Genel

Arjantin Seçimleri: İkinci Tura Kadar Kazanan “Belirsizlik”

Uzun süredir siyasi ve ekonomik krizlerle boğuşan Latin Amerika ülkesi Arjantin’de 22 Ekim 2023 tarihinde başkanlık seçimi gerçekleştirilecek. Seçim ikinci tura kalırsa 19 Kasım’da tekrarlanacak. Seçimi kimin kazanacağı şimdilik belirsizliğini korurken aşırı sağcı, anarko-kapitalist veya ultra liberal olarak gösterilebilecek Javier Milei isimli adayın popülaritesi artıyor.

Arjantin iç siyasetinde seçim atmosferi hakimken dış siyasetinde önemli gelişmeler yaşanıyor. Örneğin uzun süredir Uluslararası Para Fonu (IMF) ile borçların tekrar yapılandırılmasını görüşen ülke, borçlarının bir kısmını Çin yuanı ile ödemişti. Bu durum dedolarizasyon tartışmalarını beraberinde getirirken Buenos Aires, BRICS’e de katıldı. Bu noktada Arjantin, Latin Amerika solu ve büyük güçlerin bölgesel rekabeti açısından ülkedeki seçimi kimin kazanacağı hayati önem taşıyor.

Merkez Sol’dan Peronist Aday Massa

İlk aday Ekonomi Bakanı Sergio Massa. Peronist koalisyonu Union por la Patria/Vatan için Birlik’in adayı olan Massa’nın eski Başkan ve günümüzdeki Başkan Yardımcısı Cristina Fernández de Kirchner’le ters düştüğü çeşitli konular bulunuyor. Kısaca bu grup arasında tam bir fikir birliğinden ve uzlaşıdan bahsetmek zor.

Massa, toplum tarafından tanınıyor ve Arjantin’in IMF’ye olan borcu nedeniyle bu kurumla doğrudan görüşmelerde bulunan isim. Ancak ülkedeki enflasyon Massa’nın yönetiminde %110’un üzerine çıktı ve ülkenin dolar rezervi önemli ölçüde azaldı. Bu nedenle yaklaşık bir ay önce IMF’ye olan borcunu Çin yuanıyla ödedi. Merkez solda konumlanan Massa’nın Arjantin’deki ekonomik çöküşü bir süre daha erteleyebildiği söylenmeli.

Massa, ülkedeki ön seçimlerde kötü bir performans göstererek yaklaşık %21,5 oy aldı. Bu durum Peronist blokta şok etkisi yarattı. Zira Massa’nın krizi çözememesi, popülaritesini etkileyerek güven kaybı yaşamasına neden oluyor. Ülkedeki ekonomik krizi aşabilmek için sınırlı olsa da kemer sıkma ve seçici fiyat kontrolü politikalarını uyguluyor. Ayrıca IMF’yle görüşürken Çin’in de desteğini almaya çalışıyor.

Bu bağlamda diğer yandan Arjantin’in Kuşak-Yol Projesi’ne dahil olması konuşuluyor. Ayrıca gözden kaçırılan ayrıntı Arjantin’in Brezilya ile ortak para birimi geliştirme düşüncesi. Her ne kadar bölgesel entegrasyon vurgusu yapılsa da aslında Arjantin’in ABD’ye bağımlı olmama ve Latin Amerika’nın en büyük ekonomik gücü olan Brezilya üzerinden krizi hafifletmeye çalıştığı söylenebilir. Tabi Massa, bu süreçte ana aktörlerden biri. Zira BRICS’ten ortak para birimine kadar her şey ekonomiyle doğrudan alakalı.

Sağcı Aday Bullrich

İkinci isim Patricia Bullrich. Merkez sağdan Juntos por el Cambio/Değişim için Birlikte’nin adayı olan Bullrich, Arjantin’in eski Devlet Başkanı Mauricio Macri döneminde Güvenlik Bakanı olarak görev yaptı. Bu dönem, büyük bir üne kavuştu. Ancak yapılan ön seçimlerde yaklaşık %17 oy alarak şok yaşadı. Çünkü kendisi üçüncü sıradaki isim oldu.

Bullrich, güvenlikçi bir bakış açısına sahip ve suçla mücadelede kolluk kuvvetlerinin yetkilerinin arttırılması taraftarı. Ayrıca uyuşturucu kaçakçılığını engelleyebilmek için ordunun kullanılmasını savunuyor. Bu yaklaşımın Bullrich’i daha popülist bir lider yapma potansiyeli var. Hatta başkanlık yarışındaki üçüncü aday olan Milei’nin aşırı sağ yorumları, Bullrich’i etkileyerek daha sağcı yorumlarda bulunmasına yol açtığı söyleniyor.

Bununla birlikte ekonomide peso ve doların beraber kullanılmasını savunan Bullrich, dövizin kontrolünü bırakacağını ve vergileri azaltacağını dile getiriyor. Burada iki olumsuz faktör var. İlk olarak Bullrich’i ülkedeki iş insanları ve zengin kesim destekliyor. Bu nedenle vergi indiriminin zenginleri hedef alarak yapacağı düşünülüyor.

İkincisi ise uzun süre IMF’den uzak duran Arjantin, 2018 yılında, yani Macri yönetiminde ve Bullrich’in bakan olduğu dönemde, bu kurumdan 44 milyar dolarlık bir borç almıştı. Söz konusu adım ülkede çeşitli eleştirilere ve protestolara neden olurken günümüzdeki çıkmazın nedenlerinden birinin bu olduğu söylenebilir. Bu da Bullrich’i prestijine zarar veriyor.

Kısa süre önce Bullrich, ülkedeki her sektörü içeren 88 sayfalık bir belge yayınladı. Devlet içindeki ayrıcalıkları, gereksiz harcamaları ve bakanlıkları azaltmayı vadeden belgenin temel odağı ise ekonominin yeniden düzenlenmesi, devlet reformu ve üretimin serbestleştirilmesi üzerine kurulu.

Arjantin’in Trump’ı ya da Bolsonaro’su Milei

Seçim yarışındaki üçüncü ve son aday, ilk iki adaya şok yaşatan Javier Milei. Aşırı sağcı olan ve hatta Arjantin’in Trump’ı ya da Bolsonaro’su olarak tanımlanan Milei, La Libertad Avanza/Özgürlük Gelişimi’nin adayı. Kamuoyu yoklamalarında geride gözükürken ön seçimlerde %30 ile birinci olması önemli bir tartışmayı beraberinde getirdi.

Ekonomist olan Milei, yaptığı çeşitli açıklamalarla dikkatleri üzerinde topladı. Özellikle pesonun yerine dolara geçilmesi, merkez bankasının kapatılması ve özelleştirme konularındaki söylemleriyle dikkatleri üzerine çekmeyi başardı. Massa günümüzde yönetimde ve Bullrich ise IMF’den borç alınırken yönetimdeydi. Bunun üzerine halkın üçüncü seçeneğe yönelmesi gayet normal.

Milei’nin yine de tam olarak güven verdiğini söylemek zor. Zira rakipleri ekonomik sorunları çözme konusunda yeterince halkı ikna edemiyor. Ekonomiye dair söylemleriyle bir etki yaratsa da sağlık sisteminin ücretli olmasına, emekli maaşlarında kesinti yapılmasına ve çevre de dahil olmak üzere çeşitli bakanlıkların kapatılmasına dair söylemeleri tepki çekebiliyor.

Ayrıca ailevi değerler üzerinden kürtaj ve feminizm aleyhindeki konuşmaları Milei’nin sadece başta erkekler olmak üzere gençler arasında sınırlı kalmasına neden oluyor. IMF’den borç aldığı için Bullrich’i eleştirenlerin de Milei’ye oy verme ihtimali zayıf.

Bununla birlikte partisiyle ilgili önemli suçlamalar var. Özellikle siyaseti bir işe çevirdiği ve parti listelerini para karşılığında sattığı söyleniyor. Milei, iddiaları reddetse de yargı tarafından ön soruşturma başlatıldı. Bununla birlikte ilginç çıkışları ile öne sürdüğü ekonomideki şok tedavisi yöntemi, Arjantin siyasetinde önemli tartışmaları başlattı.

Seçimlerdeki Belirleyici Etken: Ekonomi

Ön seçimlerde Massa’ya yakın olan Juan Grabois %6 ve Bullrich’e yakın olan Horacio Rodriguez Larreta %11 oy almıştı. Bu oylar dağıtıldığında Union por la Patria/Vatan için Birlik’in oyu yaklaşık %27 ve Juntos por el Cambio/Değişim için Birlikte’nin oyu %28 yapıyor. Bu seçimlerin en favori isimlerinden olan Massa’nın ittifakının aslında en sonda kalması demek ve Milei için bir avantaj sağladığı düşünülebilir.

Çünkü Grabois’e ve Larreta’ya oy veren insanların diğer adaylara yönelme ihtimali de bulunuyor. Ancak bu oyların ne kadarının Milei’ye gideceği tartışmalı. Hatta ilk tura kadar Milei’nin oy kaybedeceği söyleniyor. Özellikle halk, şok tedavisi kapsamında dolara geçilmesine karşı. Sağ kesimin Bullrich ve Milei arasında ikiye bölündüğü tespiti doğru olmakla birlikte bu durum Massa’nın karşısında yaklaşık olarak %60’lik bir kesim demek. Yani Massa’nın seçimleri kaybetme ihtimali güçleniyor.

Anlaşılacağı üzere ekonomik tartışmalar, söylemler ve vaatler Arjantin seçiminin akıbetini etkileyecek olan ana etkenler arasında. Bu noktada Massa ve Bullrich’in karnesinin zayıf. Ancak Bullrich’in aradan sıyrılabileceği beklentisi de var. Milei’nin söylemleri dikkat çekse de ilk turda seçimi kazanmasına yeteceğini söylemek zor.

Bölgesel faktörleri de göz ardı etmemek lazım. Latin Amerika’da solun ikinci yükselişi yaşanıyor, ancak solcu liderler popülaritelerini kaybediyor. Diğer andan Arjantin son dönemde BRICS’e dahil olmakla birlikte Çin’le olan ilişkilerini güçlendiriyor. Bu Amerika Birleşik Devletleri’ni (ABD) rahatsız ediyor.

Ülkede güçlü bir Peronist damarın olduğu da unutulmamalı. Bununla birlikte Arjantin, Brezilya’nın Trump’ı olan Jair Bolsonaro döneminde Brezilya’nın yaşadığı tecrübenin en yakın şahidi. Kısaca bu parametreler, Arjantin seçimlerine dair bir öngörüyü zorlaştırıyor. En azından ikinci tura kadar devam edecek olan durum bir süre daha Arjantin siyasetinde belirsizliği hakim kılacağa benziyor.

Belirsizliğin Bölgesel Etkisi

Seçim sonucuna dair büyük bir belirsizlik hakimken bu durum, Arjantin’in dış politikasını ve bölgesel gelişmeleri de tartışmalı hale getiriyor. Kısa süre önce IMF’ye borcunu yuanla ödeyen Arjantin, dedolarizasyon tartışmalarının merkezine oturmuştu.

Massa, seçimleri kazanırsa IMF’yle bağı koparmadan bu politikayı olduğu gibi devam ettirmesi muhtemel. Bullrich, IMF ve ABD faktörünü göz ardı etmeden bir dış politika izleyecektir. Ancak Milei’nin seçimleri kazanması durumunda dış politikada önemli bir kırılma yaşanabilir.

Dedolarizasyon tartışmalarının yerini dolarizasyon, Çin ve BRICS ile yakınlaşmanın yerini ABD’yle olan ilişkilerin güçlendirilmesi alabilir. Çünkü Milei, Trump’a hayran olmakla birlikte ülkenin dış politika yönünü ABD’ye kıracaktır. Bu Çin’in artan ekonomik etkisini yavaşlatabilir. Ayrıca Milei’nin kazanmasının bölgesel etkisi de önemli ve Latin Amerika’daki sol yükseliş ivme kaybedebilir ve yerini sağ yükselişe bırakabilir.

Kısaca Arjantin’deki seçim sadece bir ülkeyi değil, bir bölgeyi ve büyük güçlerin Latin Amerika rekabetini etkileyeceğe benziyor.

Paylaş:

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir