Analiz,  Genel,  Türk Dünyası,  Zehra Çimen'in Yazıları

Altaylar’dan Tuna’ya Türk Dünyasında Nevruz

 

Kültür, bir milletin tarihi boyunca ürettiği maddi ve manevi birikimi, ortak yaşam tarzı ve de mirasıdır. Bu miras toplumun kimliğidir aynı zamanda. Türk Kültürü de bu birikime zengin kaynaklar sunmaktadır. Türk Dünyası’nın ortak kültürü denince şüphesiz ilk akla gelen Nevruz Bayramı’dır. Nevruz, gece ile gündüzün eşitlendiği, kötülüğü ve sıkıntıyı temsil eden kış ile iyiliği ve bereketi temsil eden baharın savaştığı gün sayılan 21 Mart gününe tekabül eder. Rumi takvime göre de 9 Mart’a denk geldiği için bazı toplumlarda, özellikle Anadolu’da “Mart Dokuzu” adıyla kutlanır. 12 Hayvanlı Türk takvimine göre de yeni yılın başlangıcı 21 Mart’tır. Nevruz Bayramı, Yeni Gün, Ulusun Ulu Günü, Ergenekon, Bahar Bayramı, Noruz, Nevruz, Sultan-ı Nevruz gibi farklı adlarla anılmaktadır. Nevruz ile ilgili bilgilere, Kutadgu Bilig, Siyasetnâme ve Dîvânu Lugâti’t-Türk’de de baharı anlatan tasvirlerle yer verilmiştir. Bayramın kutlanış şekli ve çeşitli Türk topluluklarında aldığı isimler farklılık gösterse de, ifade ettiği anlamlar tüm toplumlarda ortaktır; Tabiatın canlanması, baharın gelişi, yeniden diriliş…

Nevruz, tarihin bilinen zamanlarından günümüze Türkler için önemli bir yer tutmuş, bugün Çin Seddi’nden Balkanlara, tüm Türkistan coğrafyasında coşkuyla kutlanan geleneksel bir bayram niteliği kazanmıştır.
Nevruz Bayramı, Hun, Göktürk, Uygur, Selçuklu ve Osmanlı dönemleri boyunca önemini kaybetmemiş, Türkiye Cumhuriyeti’nin ilanını takip eden ilk yıllarda da “Ergenekon Bayramı” adıyla kutlanmıştır. Öyle ki, Millî Mücadele döneminde dahi, birlik ve beraberliği vurgulamak ve halkın moralini yükseltmek maksadıyla, 21 Mart 1922’de Ankara’da, Atatürk’ün de katılımıyla Nevruz kutlamaları düzenlenmiştir. Selçuklularda Nevruz Bayramı’nın yılbaşı olarak kabul gördüğü, eğlenceler, ziyafetler düzenlenerek kutlandığı çeşitli kaynaklarda mevcuttur. Osmanlı’da da eğlenceler düzenlenerek kutlandığı, padişahın halkın arasına karışarak eğlencelere katıldığı, bunun adına da “Nevruz-ı Sultânî” denildiği, sarayda Nevruz’a özel çeşitli baharatlarla “Nevruziye” denilen bir macun hazırlanıp tüm saraya ikram edildiği bilinmektedir. Türkistan’da ise, Çarlık ve Sovyet Rusya döneminde kutlanması sekteye uğrasa da Sovyetler Birliği’nin dağılmasının ardından bağımsızlığını kazanan Türk cumhuriyetlerinde ve Altay, Hakas, Tataristan özerk bölgelerinde resmi bayram niteliği kazanmıştır. Ayrıca, geçmiş dönemlerde Türkistan coğrafyasına hükmetmiş yöneticilerin, Nevruz vesilesiyle mahkûmları affettiği bilinirken, günümüzde de bu uygulama bazı bölgelerde devam etmektedir. Nevruz, Türk cumhuriyetlerinin bağımsızlığından bu yana ilk kez bu yıl, virüs salgını sebebiyle kutlanamamıştır.

Nevruz’un kutlanış şekillerine bakacak olursak yörelere göre farklılıklar göstermekle beraber genel olarak taşıdığı anlam gibi uygulanış şekli de aynıdır. Nevruz Bayramı yaklaşırken, haftalar öncesinden hazırlıklar başlar. Evler temizlenir, gerekliyse boya yapılır, halılar ve kilimler yıkanır, bahçeler temizlenir, aile üyelerine yeni kıyafetler alınır, hayatta olan aile büyükleri ziyaret edilip elleri öpülür ve hediyeler sunulur. Bayrama günler kala da tatlılar, yemekler hazırlanmaya başlar, mezarlıklar ziyaret edilir ve dualar okunur, yardıma ihtiyacı olanlara yardımlar ulaştırılır. Bayram günü geldiğinde meydanlar hazır hale gelir ve kutlamalar başlar. Toplu şekilde oyunlar oynanır, yarışmalar düzenlenir, büyük ateşler yakılıp üzerinden atlanır. İnanışa göre Nevruz ateşi üzerinden atlamak arınma anlamı taşır. Tüm bunlar Türk Dünyası’nın ortak Nevruz uygulamaları sayılabilir.
Tarih boyunca tüm Anadolu’da Nevruz, baharın, bereketin ve yeni yılın başlangıcı sayılarak, “Sultan Nevruz”, “Yürük Bayramı”, “Mesir Bayramı”, “Mart Bozumu” ve “Mart Dokuzu” gibi adlarla kutlanmıştır. Anadolu’nun bazı bölgelerinde Alevi-Bektaşi inancına göre Hz. Ali’nin Nevruz günü doğduğuna inanılır. Manisa’da, Kanuni Sultan Süleyman döneminden beri meşhur olan, 21 baharatla hazırlanan “Mesir Macunu” 21 Mart’ta Nevruz kutlamaları vesilesiyle hazırlanmaya devam eder ve halka dağıtılır. Ege ve Akdeniz bölgelerinin dağlık yerlerinde yaşayan Tahtacı Türkmenleri, Nevruz’u ölülerin yedirilip içirildiği gün olarak kabul eder ve 22-23 Mart tarihlerinde yaylalara çıkarak kutlarlar. Kars’ta Nevruz öncesi mezarlık ziyaretleri yapılır, helva ve çeşitli yemekler hazırlanıp fakirlere dağıtılır, bu güne “Son Salı” ya da “Ahir Tek” denir. Mersin’in Silifke yöresinde de bayram yaylalarda kutlanır, kurbanlar kesilip ihtiyaç sahiplerine dağıtılır. Edirne’de Nevruz günü karınca yuvalarından toprak alınır, evin içine serpilir ve bunun bolluk, bereket getireceğine inanılır. Konya’da kırlara gidilir, orada haşladıkları nohut ve bulguru yenir, yeni yılda ürünlerin bereketli olması için dualar edilir. Alanya’da Nevruz günü ayva yenirse o yıl yılan görülmeyeceğine inanılır. Iğdır’da Nevruz günü soğuk suya girilerek sağlık ve mutluluk dileklerinde bulunulur.
Azerbaycan Türkleri bu bayrama “Yaz Bayramı” adını da kullanmaktadırlar. “Sayaçı” denilen bir grup insan ev ev dolaşıp türküler söyleyip, hane halkını eğlendirip, para ya da hediyeler toplar. Nişanlı kızlara erkek evinden “Honça” adı verilen, içinde tatlı, çerez ve hediyeler bulunan tepsiler gönderilir, “Tongal” adı verilen büyük ateşler yakılıp üzerinden dilek tutarak atlanır, tongalın külleri de bereket getirsin diye bacalardan ve kapılardan içeri saçılır. Diğer Türk yurtlarında olduğu gibi Azerbaycan’da da 15 gün önceden buğday ya da arpanın yeşertilmesiyle “Semeni”ler hazırlanır. Bayram sabahı erkenden kalkılır, köy, kasaba ya da şehirlerde su kenarlarına gidilip taze su içilir, su üzerinden atlanıp dilekler tutulur. Nevruz’a özel olarak “Yedi Sin Sofrası” kurulur. Bu sofrada semeni, su dolu bir testi, boyanmış yumurtalar, pilav, pastalar, börekler ve “Yedi Sin” olarak adlandırılan baş harfi “s” ile başlayan meyve, sebze ya da eşyalar bulunur. Yemekten sonra da “Yedi Levin” adı verilen yedi çeşit kuru meyve yenir. Meydanlarda milli çalgılar eşliğinde toplu oyunlar oynanır, halay çekilir.

İran Türkleri de diğer Türk toplumları gibi haftalar öncesinden hazırlanmaya başlar. Yine burada da “Sayaçı”lar ev ev dolaşır, “honça”lar gönderilir, aile büyükleri ve mezarlıklar ziyaret edilir, bayram öncesi temizlikler yapılır, su kenarlarına gidilir, ateş üzerinden atlanır ve Nevruz sofraları hazırlanır. İran’da Nevruz yılbaşı olarak kabul edilir ve 21-24 Mart arası resmi tatildir.

Kazakistan’da 21 Mart günü “Ulusun Ulu Günü” adıyla da anılır ve 21-23 Mart tarihleri milli bayram olarak kutlanır. Yine burada da hazırlıklar günler öncesinden başlar, büyük kazanlarda kavurma, pilav, beşparmak yemeği, 7 farklı malzeme ile hazırlanan Nevruz’a özgü “Köje” gibi geleneksel yemekler hazırlanır ve dağıtılır. Bayram günü meydanlarda halat çekme, güreş, at yarışları ve Kökpar denilen oyunlar düzenlenir, Nevruz ateşi yakılarak üzerinden atlanır.

Kırgızistan’da ise 1 gün önceden halk bir araya toplanır, yine Nevruz’a özgü olarak “Sümölök” adı verilen yemek ortaklaşa olarak hazırlanır. Nevruz günü “arça” denilen yeşil bir ağaç parçası yakarak bunun dumanı ile tüm evi tütsülerken yeni yıl için iyi dileklerde bulunurlar. Bu işleme “alazlama” denir. En yaygın Nevruz geleneği olan ateşten atlama burada da görülür, ateşin üzerinden atlamanın güç ve kuvvet verdiğine, insanı arındırdığına inanılır.

Özbekistan’da Nevruz “Nevbahar” adıyla da bilinir, ülke genelinde Nevruz Kutlama Komiteleri kurulur, hazırlıklar bunlar aracılığıyla yapılır ve uygulanır. Nevruz’dan önceki ilk cumartesi gününe “Şembelik” denir, bugünde cadde ve sokaklar temizlenir, meydanlar süslenir, evlere bayraklar asılır ve ağaç dikilir. Bayram yerlerinde kalabalıklar toplanır, oyunlar oynanır, tiyatro gösterileri düzenlenir, çadırlar kurulur ve ziyaretçilere Özbek Pilavı ikram edilir. Nevruz’a özgü olarak Kırgızistan’da olduğu gibi yine burada da “Sümelek” yemeği ya da tatlısı hazırlanır. Evlerde zengin Nevruz sofraları hazırlanır. Özbekistan’da Nevruz’a özgü bir de “Baba Nevruz” denen sembolik kahraman vardır, bu kahraman yeşil renkte bir kıyafet giyer. Nevruz kutlamaları devlet başkanının açılışı ile başlar, kutlamalar genellikle 1 hafta sürer.

Türkmenistan’da da diğer Türk yurtlarında olduğu gibi Nevruz yılbaşı olarak kabul görür. Hazırlıklar günler öncesinden başlayıp, Nevruz’a özgü Türkmen çöreği, Türkmen petiri, Türkmen pilavı, külce, yağlı börek, şekşeke, bovursak gibi yemekler hazırlanır. Yine 1 gün önceden “Semeni” adı verilen tatlı pişirilmeye başlanır ve bayram günü komşulara ve ziyaretçilere dağıtılır.

Uygur Türkleri de Nevruz için günler öncesinden hazırlanır, davullar çalınarak Nevruz’un başladığı herkese ilan edilir, halk bir araya gelerek imkanları dâhilinde malzemeler getirir, bu malzemelerle “Köce” adı verilen bir yemek hazırlanır ve yemek yendikten sonra herkes birbirinin yeni yılını kutlar. Mezarlıklar ziyaret edilir ve burada “Nevruz Duası” okunur. Bir araya gelen halk, oyunlar oynar ve yakılan ateşin üstünden atlar.

Altay Türkleri Nevruz’u “Cılgayak Bayramı” ya da “Kamlık Bayramı” adıyla kutlar. Bu bayramı kutsiyet atfettikleri dağların eteklerinde kutlar, ağaçlara bezler bağlar, toplanılan meydanda büyük ateşler yakılır, geleneksel yemekler pişirilir. İçlerinde bulunan en yaşlı kişi kutsal saydıkları bir otu yakarak dua eder, halk bu ateşe getirdiği yiyeceklerden bir parça atar. Hep beraber oyunlar oynanır, yarışlar düzenlenir ve hikâyeler anlatılır.

Gagavuz Türkleri, bu bayramı “İlk Yaz Bayramı” adıyla kutlar. Hazırlıklar kapsamında küçük çocuklara ve genç kızlara kırmızı yün ipinden bileklikler örülüp takılır, Nevruz için semeniler hazırlanır, evler temizlenir, mezarlıklar ziyaret edilir ve çiçekler ekilir.

Kırım Türkleri, yakın tarihlerindeki sürgünlere rağmen Nevruz geleneğini yaşatmaya çalışmışlardır. Günümüzde Kırım’da yaşayan Türkler bu bayramı resmi olarak kutlamaya devam edip, bu günü “Gündönümü” ya da “Kantar” diye adlandırmaktadırlar. Kırım Türkleri, Nevruz kutlamaları kapsamında 12 Mart’ta “amel” denilen bir ritüel uygularlar. Bu günde yumurtalar pişirilir ve buna göre o yıla dair tahminlerde bulunulur. Yine bu günde tavuk, patates, hamur ve yumurta ile hazırlanan “Arişke” denilen bir yemek hazırlanır. Kırım Türkleri de Nevruz’u diğer Türk toplumları gibi kutlamaya devam etmektedirler.

Nogay Türkleri de Nevruz’u yeni yılın başlangıcı olarak kabul edip, günler öncesinden kurbanlar kesip etini komşulara dağıtarak kutlamaya hazırlanırlar. Bayram günü meydanlarla halk birbiri ile bayramlaşır, evlerinde hazırladıkları yemeklerden ikram eder. At yarışları, güreş, gülle atma gibi oyunlar eğlenceler düzenlenir, türküler okunur ve milli çalgılar eşliğinde danslar edilir.

Batı Trakya Türklerinde Nevruz “Mervis” adıyla da bilinir, o gün çeşitli bölgelerde kır eğlenceleri düzenlenir. Burada toplanan gençler türkü söyler, oyunlar oynar, yemekler yer ve dağlardan menekşe toplarlar.

Karaçay-Malkar Türklerinde de Nevruz yılbaşı sayılır, “Gollu”, “Gultan”, “Altın Hardar” gibi adlarla kutlanır. Bayram yaklaşırken ağaçlara bezler bağlanıp dilekler tutulur, kurbanlar kesilir. Ateş yakılıp üzerinden atlanır ve bu ateşin onları kötülüklerden koruyacağına inanılır.

Ülkemizde ise Nevruz Bayramı’nın ehemmiyeti son yıllarda daha iyi kavranmaya başlamıştır. Bu durum elbette sevindiricidir. Valilik, belediye ve üniversiteler tarafından yapılan ve şölen havasına bürünen kutlamalar bu bayramın öz be öz Türk bayramı olduğunu ilan etmek açısından önemlidir. Nevruz, daha önceki yıllarda terör örgütünün bir propaganda aracı haline dönüşmüş ve kamuoyunda bu yönde yanlış bir kanaat oluşturulmuştu. Bugün itibariyle Nevruz günün ne olduğu, hangi mana ve muhtevayı ifade ettiği yeniden kavranmış ve milletimizin en önemli milli bayramlarından biri olarak hak ettiği yeri almıştır. Bu yıl salgın sebebiyle kutlayamadığımız bayramımızı gelecek yıllarda daha büyük çoşku ile kutlayacak ve binlerce yıllık bu geleceğimizi yaşatmaya devam edeceğiz.

Paylaş:

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir