
Türkiye’nin Enerji Politikaları Bağlamında Nükleer Enerjinin İktisadi Yönden İncelenmesi
Giriş
Enerji, Fransızca “énérgie” yani “iş yapma gücü”sözcüğünden; Fransızca sözcük ise eski Yunanca “enérgeia ενέργεια” yani “çalışkanlık, etkinlik” sözcüğünden alıntıdır. “En” iç, “ergon” iş kelimelerinden oluşmuştur. Yani enerji, içeride oluşan bir “iç” iştir. Enerji fiziksel anlamda ölçülebilir bir niceliktir ve bir türden diğer bir türe dönüşebilir (Karluk, 2009: 239)
Enerji; üretimde kullanılması zorunlu bir girdi, toplum refahının yükselmesini sağlayacak iktisadî ve sosyal kalkınmanın temel maddelerindendir. Enerji kaynakları,kullanılışlarına göre iki farklı şekilde gruplandırılır: “yenilenebilir-yenilenemez” ve “birincil-ikincil” enerji kaynakları. Yenilenemeyen enerji petrol, doğalgaz, kömür gibi fosil yakıtları içerir ve bu yakıtlar kullanıldıktan sonra tekrar kullanılamaz. Yenilenebilir enerji kaynakları ise doğanın kendi döngüsü içinde bir sonraki gün mevcut olabilen enerji kaynaklarını ifade etmektedir. Kullanılmasına rağmen azalmayan, tükenmeyen enerji kaynaklarıdır. Güneş, rüzgâr ve jeotermal enerji örnek olarak verilebilir. Diğer gruplandırmaya bakacak olursak; Birincil kaynaklar, doğada hazır olarak bulunan ve işlenmeden kullanılabilen kaynaklardır. Örneğin petrol, kömür, doğalgaz, hidrolik enerji, jeotermal enerji, güneş enerjisi, rüzgâr enerjisi, denizlerden elde edilen enerji (gel-git olayları ve dalga), odun, hayvan ve bitki artıkları…(Karluk, 2009: 239). İkincil kaynaklar ise bir işlem sonucu elde edilmiş enerji kaynaklarıdır (Karadaş, 2008: 58). Birincil enerjinin ya da ikincil enerji biçimindeki enerjilerin dönüştürülmesi sonucu elde edilirler. (Karluk, 2009: 239). Örnek olarak nükleer enerji ve elektrik enerjisi verilebilir.
Enerji ihtiyacının; nüfus artışı, sanayileşme ve teknolojik gelişmelerin hızlanmasına paralel olarak, 2035’e kadar %30 artış göstermesi beklenmektedir (BP, 2017). Mevcut talebin %66’sını karşılayan fosil yakıtların ise kısa sürede tükeneceği öngörülmektedir. Değişkenlerle açığa çıkacak olan devasa enerji arz talebi, çevre dostu yani sürdürülebilir yollarla karşılanmak zorundadır. Çünkü dünyamız hâlihazırda ciddi bir iklim değişikliği tehlikesiyle karşı karşıyadır. Bu durum ülkeleri yeni enerji kaynağı alternatifleri aramaya itmiştir. Öne çıkan seçenekler ise yenilenebilir enerji kaynakları ve nükleer enerji olmuştur. Nükleer enerjinin yürütme maliyetleri ve atık problemi sorgulanmasına sebep olurken yenilenebilir enerjinin sürekliliği ve verimliliği de şüphelidir.
Şekil 1: Dünya Enerji Üretiminde Kaynakların Payı (IEA, 2015)
Şekil 2: Öncü Enerji Kaynaklarının Tükenme Zamanı (Sevim, 2012:106 Altunakar, 2014:77)
Bir değere indirgenmiş elektrik üretim maliyeti (LCOE), elektrik üretim tesislerinin üretim mâliyetlerini ifade eden ana metriklerin başında gelmektedir. Santralin ömrü boyunca ortaya çıkabilecek bütün maliyetlerinin (inşaat, finansman, yakıt, bakım, vergiler, sigortalar ve teşvikler dâhil) santralin ömrü boyunca ürettiği elektriğe kW/saat cinsinden bölünmesi şeklinde hesaplanmaktadır.
Grafikler, farklı enerji kaynakları için LCOE aralıklarını göstermektedir. (%3-%7-%10 farklı ıskonto oranlarıdır.) Bu kaynaklar arasında doğalgaz, kömür, nükleer, 3 farklı PV güneş tesisi (evsel, ticari ve büyük santral tipi), 2 farklı rüzgâr tesisleri (kara ve deniz üzerinde) bulunmaktadır. Bu grafiklerde de bâriz şekilde görüldüğü gibi üretim mâliyetleri, belirtilen 3 yenilenebilir baz yük tesislerinde daha yüksek bulunmaktadır.
Karşılaştırmamıza rüzgâr enerjisi–nükleer enerji ile başlayalım. Rüzgâr santralinin ömrü boyunca bir nükleersantral kadar elektrik üretebilmek için 50 kat daha fazla çelik ve 60 kat daha fazla beton kullanmak zorunda olduğunu görüyoruz. (Tablo 1) Yıllık bazda kıyaslarsak 1 reaktörün ürettiği elektriğe ulaşmak için 2077 tane rüzgârgülügerekmektedir. Yüzey alanı açısından 1000 MW’lık enerji için nükleer reaktörün kaplayacağı 3,4 km2 alana karşılık rüzgâr santralleri 344 km2 alana ihtiyaç duyar. (Türkiye’nin en küçük şehri Yalova’nın yüz ölçümü 847 km2’dir). Başka bir şekilde ifade etmek istersek 15 km2 alanı kaplayacak bir reaktörün üreteceği elektriği karşılayabilmek için Yalova büyüklüğünde rüzgâr santrali kurmak zorundayız. Rüzgâr tribünleri geniş bir alan kullanılmasının yanı sıra kuş türleri için önemli bir tehdit teşkil etmektedir. Görüntü ve ses kirliliğine de neden olur. Rüzgâr tribünlerinin kanatları geri dönüştürülemez olduğu için ömrü dolduktan sonra tamamen çöpe dönüşür.
|
Nükleer Reaktör |
Rüzgâr Santrali |
Güç |
1600 MW |
2 MW |
Ömür |
60 Sene |
15 SENE |
Ömür boyu ürettiği toplam TWh |
670 TWh |
0,053 TWh |
Çelik Kullanımı |
40.000 Ton |
150 Ton |
Beton Kullanımı |
200.000 Ton |
1000 Ton |
TWh Başına Kullanılan Çelik |
60 Ton |
2830 Ton |
TWh Başına kullanılan Beton |
300 Ton |
18.900 Ton |
Şekil 5 Yıllık Üretim Kapasiteleri açısından Enerji Kaynaklarının Kıyaslanması
Güneş enerjisiyle nükleer enerjiyi karşılaştırdığımızda; 2,430 MW kapasitesiyle Vogtle Nükleer Santrali (Georgia, ABD) bir yılda 21 milyon MWh elektrik üretmektedir veyaklaşık 2 milyon evin elektrik ihtiyacını gidermektedir. Bu miktarı güneş enerjisiyle karşılayabilmek için ise 13,000 MW kapasitesinde GES’e ihtiyacımız var. Bu da 368 km2 alan kaplayan (Tekrarlıyorum, Yalova’nın yarısı kadar) 265 milyon tane güneş enerjisi paneli demektir. Bu işlemin mâliyeti yaklaşık 12 milyar dolardır. Yani kurulum mâliyeti yüzünden eleştirilen nükleer enerji santralinin maliyetinin yarısına denk gelmektedir. Geniş alan kullanımının yanı sıra üretiminde kullanılan polisilikon az bulunmakta ve üretimde kullanılan parçalar zehirli atık oluşumuna sebep olmaktadır.