Genel

TAYVAN’DA MUHTEMEL BİR ÇİN-ABD SAVAŞI ÇIKAR MI?

Tayvan, Asya-Pasifik’te hem Amerika Birleşik Devletleri için hem de Çin Halk Cumhuriyeti için çok önemli bir yerdir. Özellikle Amerika Birleşik Devletleri’nin Asya-Pasifik bölgesindeki konumuna ve o bölgeye vermiş olduğu öneme bakarsak Tayvan’ın neden bu kadar önemli olduğunu görebiliriz. Amerika Birleşik Devletleri Asya-Pasifik’te ciddi bir etkiye sahiptir ve birçok ülkede askeri üsleri vardır. Japonya’da, Güney Kore’de, Filipinler’de, Guam’da, Hawaii’de, Avustralya’da ve Malezya’da askeri üslere sahiptir. Ayrıca Pasifik’teki Palau, Mikronezya, Tuvalu ve Marshall Adaları gibi ülkelerin ekonomi ve güvenliğinde etki sahibidir. Güney Doğu Asya Ülkeleri (ASEAN) ile 1967 yılından beri yakın bir politik ve ekonomik bağlantı içindedir. Amerika Birleşik Devletleri’nin Asya-Pasifik’te yaklaşık 120.000 askeri vardır, en fazla Amerikan donanması yine Asya-Pasifik bölgesinde yer almaktadır. Bugün baktığımızda Amerikan ticaretinin %40’ı, Çin ticaretinin %35’i Asya-Pasifik bölgesinden gemilerle temin edilmektedir. Dolayısıyla bu coğrafya ABD ve Çin için paranın ve ticaretin kalbidir. Tam da iki ülke için yine hayati derecede önemli olan Tayvan bu coğrafyadadır. Haritada da görüldüğü üzere, Güney Çin denizi ile Doğu Çin Denizi’nin tam arasında olan Tayvan’ın iki önemli denize komşuluğu vardır. Güney Çin Denizi dünya balıkçılığının %10’unu karşılar, petrol rezerve açısından 72 milyar varil petrol rezervi vardır, gaz rezervi açısından da zengindir çünkü Çin’e yaklaşık 80 yıl yetecek düzeyde gaz rezervi vardır. Dünya deniz ticaretinin 5,3 trilyon dolarlık bir kısmı sadece Güney Çin Denizi’nde gerçekleşir. Tayvan buraya çok yakındır ve hemen yukarıda Doğu Çin Denizi bulunmaktadır. Burası da 200 milyon varil petrol rezerviyle önemli bir denizdir. 200 milyar metreküp de doğalgaz rezervi vardır.

Japonya ve Güney Kore burada Çin ile Senkaku ve Dokdo adaları üzerinden adalar sorunu yaşamaktadır. Yani Tayvan bu iki önemli denizin tam arasında yer alan ve çok ciddi bir boğaz ticaretine komşuluk yapan bir coğrafyadır. 23 milyon nüfusu vardır, 36.000 km²’dir (Konya kadar büyüklüğe sahiptir diyebiliriz). Gayri safi milli hasılası 841 milyar dolardır, dünya çip (akıllı telefonlardan arabalara, bilgisayarlardan beyaz eşyalara kadar neredeyse her dijital ürüne giren yarı iletkenler) üretiminin %70’ini tek başına üreten, elektronik ve iletişim araç üretiminde üst sıralarda olan dünyanın 21. büyük ekonomisidir. 35 bin dolarlık kişi başı milli gelire sahiptir.

Şimdi bu mesele nasıl bir sorun haline dönüştü?  

Birleşmiş Milletler’in kurucu üyelerinden biri olan Tayvan, 1912 yılında bugünkü Çin topraklarında “Çin Cumhuriyeti” olarak kurulmuştur. İkinci Dünya Savaşı’nın ardından Çin Cumhuriyeti Tayvan’ı ve komşu adaları kendi topraklarına katmıştır. Çin İç Savaşı’nda Çin Milliyetçi Partisi’nin (Kuomintang) yenilmesinin ardından, Çin Komünist Partisi 1 Ekim 1949 yılında Çin ülkesinin kontrolünü ele geçirerek bugün Çin Halk Cumhuriyeti olarak bilinen devleti kurmuştur. Çin Milliyetçi Partisi’nin lideri Chiang Kai Shek’e göre Çin Cumhuriyeti, geri çekildiği Tayvan adasında varlığını sürdürmeye devam etmiş ve hatta Batılı ülkeler 1971 yılına kadar Birleşmiş Milletler nezdinde Çin Cumhuriyeti’ni resmi olarak tanımaya devam etmişlerdir. 1953 yılında birinci Tayvan Boğazı krizi patlak verince Çin burada Tayvan’ı kontrol etmek istemiş ancak Amerika Birleşik Devletleri Tayvan’a yardım etmiştir. 20 Ocak 1955’te Çin Halk Cumhuriyeti Tayvan’a ait Hicangşan adalarını alınca Amerika Birleşik Devletleri Kongresi 24 Ocak 1955 tarihinde FORMOZA Kararını kabul ederek Tayvan’a güvenlik garantisi vermiştir. İşte Tayvan sorununun o tarihten itibaren günümüze sorun olarak gelmesinin en temel nedeni bu 24 Ocak 1955 tarihinde Amerikan kongresinde alınan FORMOZA kararıdır. Bu kararı şöyle basit bir şekilde açıklayabiliriz: Tayvan’a başka bir ülke tarafından yapılacak herhangi bir askeri müdahale Amerika Birleşik Devletleri’ne yapılmış sayılacak ve Amerika Birleşik Devletleri buna karşılık verecek. Sorunun ana kaynağı budur.

Daha sonrasında 1958 yılında ikinci Tayvan krizi yaşanmış ve Amerika Birleşik Devletleri Tayvan’a yine destek vermiştir. 1960’lı yıllarla birlikte Çin Halk Cumhuriyeti’nin Sovyetler Birliği’ne mesafe koymaya başlaması, 1971 yılında Birleşmiş Milletler genel kurulunda Pekin hükümetinin Çin Halk Cumhuriyeti’nin tek meşru temsilcisi kabul edilmesi ve yine 21 Şubat 1972 tarihinde ilk kez bir Amerikan başkanının ( Ronald Reagan’ın ) Çin’i ziyaret etmesi ile birlikte Çin-Amerika diplomatik ilişkileri de 1978 yılına geldiğimizde resmi olarak başlamıştır Amerika, Çin Halk Cumhuriyeti’nin Tayvan’ın Çin’in ayrılmaz bir parçası olarak kabul eden “Tek Çin (One China)” politikasını kabul ederek Tayvan’ın Çin’e ait olduğunu deklere etmiştir. Ancak buna rağmen Amerikan kongresi Amerikan başkanına tam yetki vererek Tayvan’ın güvenliğini garanti altına alacak adımları atacak yetkiyi vermiştir. ABD Böylece Tayvan üzerinden Çin Halk Cumhuriyeti’ni dengeleme ve çevreleme politikasına devam etmiştir. 1995’te Çin Halk Cumhuriyeti Tayvan boğazında füze denemeleri yapacağını söyleyince üçüncü Tayvan Boğazı krizi patlak vermiştir. Yine Amerika Birleşik Devletleri resmi yollardan gerekirse Tayvan’a asker çıkaracağını bildirmiştir. Günümüze geldiğimizde, Tayvan’ın çok önemli bir çip üretim merkezi, elektronik ve iletişim araçları üretim üssü olduğu gerçeğinden hareketle Amerika Birleşik Devletleri’nin Tayvan’ı Çin’e karşı bir dengeleme ve çevreleme siyasetinin bir aracı olarak gördüğünü; Çin’in ise Tayvan sorununa egemenlik çerçevesinde birincil derecede hassasiyetle yaklaştığını ve bu meseleyi Tek Çin politikası çerçevesinde tamamen bir iç mesele olarak gördüğünü söyleyebiliriz. Yani bu haliyle tartışmaların devam edeceği bir konudur Tayvan meselesi.

Sonuç olarak şöyle söyleyebiliriz: Tayvan Batı tipi yönetim biçimine sahip, serbest piyasa ekonomisi ve liberal düzenin hâkim olduğu Asya kıtasının belki de en demokratik bölgesidir. Tayvan halkının mesela sadece %2’si kendisini Çinli olarak tanımlıyor. Şimdi durum böyleyken Çin tarafından gerçekleştirilen her türlü askeri ve ekonomik karşı eylem Tayvanlılar için Çin’e ve Çin’in baskıcı rejimine karşı negatif tutumunun büyümesine neden olmaktadır. Tayvan paradoksu olarak isimlendirilebilecek bu durum Çin’in yeniden barışçıl birleşme siyasetini başarısızlığa uğratmaktadır. Hal böyle olunca hem ABD’nin Tayvan’a verdiği destek hem Tayvan’ın kendini Çin dışında konumlandırması hem Çin’in Tek Çin siyasetinde ısrarcı adımlar atması hem de Tayvan’ın dünya çip üretiminin (eğer Çin Tayvan’ı işgal ederse bu durum Çin devletine daha önce sahip olmadığı büyüklükte bir teknolojinin kontrolünü vererek küresel çip pazarının güç yapısını önemli ölçüde değiştirebilme potansiyeli sağlayabilir) %70’ini tek başına üretmesi gerçeği bölge üzerinde çatışma ihtimalinin devam edebileceğini göstermektedir. Çin’in Amerika Birleşik Devletleri’ni dengeleyebilecek adımlar atabilmesi mümkündür. Çin hem bölgede askeri ve askeri sanayi üretimi açısından hem de ekonomik olarak güçlüdür. Gerek Tayvan boğazını gerekse Malakka boğazını kullanmayarak Çin-Pakistan Ekonomik Koridoru üzerinden Basra körfezinden almış olduğu enerjiyi Pakistan’a oradan da Çin’e aktarabilecek önemli bir ticaret yoluna sahiptir. Askeri anlamda modern teknolojisi ile birlikte önemli bir silah üreticisi olmuştur. Son 10 yılda bölgeye baktığımızda Hindistan’la birlikte askeri savunma sanayisine en fazla yatırımı yapan ülkedir. Dolayısıyla Çin’in de Amerika Birleşik Devletleri’ne karşı atabileceği adımları vardır ama Çin barışçıl politikasından, dünya ile olan ekonomik angajmanından ve ekonomik ilişkilerinin yoğunluğundan dolayı Tayvan için Amerika Birleşik Devletleri ile sıcak bir çatışma noktasına gelmez. Amerika Birleşik Devletleri de Tayvan üzerinden Çin ile sıcak bir çatışmaya şu an itibariyle girmez. Gerek şu an itibariyle gerekse de önümüzdeki zamanlarda her iki ülkenin de Tayvan için sıcak ve çatışmaya girmeyeceğini net bir şekilde söyleyebilirim. Zira her iki ülke de şu an itibariyle Tayvan pastasından istediği kadar dilim alabilmektedirler.

Paylaş:

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir