Analiz,  Enerji,  Genel,  Türk Dünyası,  Umur Tugay Yücel'in Yazıları

KKTC VE TÜRKİYE’NİN MAVİ VATAN STRATEJİSİ

 

Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti kısaca KKTC dediğimiz yavru vatanımız bağımsızlığını 1983 yılında kazanmıştır. Türk ordusunun 1974 tarihinde Kıbrıs’a denizden ve havadan yaptığı harekât ile işgalci Yunan ve Rum birlikleri adanın güneyine püskürtülmüştür. Türk ordusunun hızlı ilerlemesi sonucu uluslararası baskılar yüzünden ateşkes ilan edilmek zorunda kalınmıştır. Adanın %37’si bizim kontrolümüzde kalmıştır. Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Türkiye dışında hiçbir ülke tarafından tanınmamaktadır. Hatta Birleşmiş Milletler ve Avrupa Birliği gibi kuruluşlar tarafından Kıbrıs adasının Türkiye’nin işgal altında olduğu nitelenmektedir.  KKTC uluslararası toplum tarafından birçok ambargoya maruz kalmaktadır. Bu yüzden KKTC kuruluşundan itibaren Türkiye tarafından ekonomik, siyasi ve askeri olarak desteklenmektedir.

KKTC, Doğu Akdeniz’in ortasında yüzen bir uçak gemisi gibi Türk varlığının olduğu stratejik öneme sahip topraklardandır. Bu uçak gemisi Türkiye’mizin güney sahillerini koruma altına almıştır. Ayrıca Afrika kıtasına ve Ortadoğu coğrafyasına hâkim bir durumdadır. Ada Türk varlığı açısından da gayet önem taşımaktadır. Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti ekonomik, askeri ve stratejik olarak büyük bir potansiyele sahiptir. Çerçeveyi daha büyüttüğümüz de ise Akdeniz’in Afrika, Avrupa ve Asya kıtalarının arasına yerleşmiş oluğunu görüyoruz. Birçok önemli medeniyete ve imparatorluğa ev sahipliği yapmış bir bölgedir. Kuzey Kıbrıs dağları, ormanları ve denizi ile adeta cennetten bir köşe gibidir. Yabancı turistler için büyük bir potansiyele sahiptir. Yalnız Kuzey Kıbrıs’ın sorunları büyüme içerisindedir. Çarpık kentleşmenin ve ulaşım sorununun giderek büyüdüğünü görüyoruz. Alt yapı ise neredeyse yok gibi… Yetersiz ve bakımsız yollar adeta kazaya davet çıkarıyor. Ne üzücü ki Kuzey Kıbrıs sadece kumarhaneleri ile anılır olmuştur. Bu kötü imaj da temizlenmelidir. Ada insanları yani öz be öz Kıbrıs Türkleri, Türkiye’yi çok seviyorlar. Bize yapılan ‘’Türkleri sevmiyorlar’’ kara propagandası tamamen yalandır. Özellikle son 10 yılda yapılan ekonomik ve sosyal destekler adanın refahının artmasında etkili olmuştur. Lakin bu iş sadece Türkiye ile çözülecek gibi değil.. Ada sakinleri siyasilerden şikâyetçi… Tam olarak hizmet alamadıklarını dile getiriyorlar. Türkiye’den gelen onca ekonomik desteğin nereye gittiği sorgulanıyor. Ada sakinleri Türkiye’deki gibi güçlü bir liderliğe ihtiyaç duyduklarını ifade ediyorlar.

Yükselen Türkiye’nin bu adanın stratejik ve jeopolitik önemini bir an önce kavrayarak yeni bir yol haritası çizmelidir. Özellikle son dönemde ada çevresinde bulunan doğal gaz yatakları KKTC’nin önemini daha da artırmıştır.Küresel güçlerin bölgeye ilgisinin arttığı bir zaman daNATO’dan bağımsız bir şekilde operatif seviyede harekâta hazırlık eğitimlerini Mavi Vatan 2019 Tatbikatı ile tamamlayan Türk Deniz Kuvvetleri, çok daha geniş katılımıyla daha gelişmiş kriz-gerginlik, harp dönemi senaryolarına istinaden stratejik ve operatif seviyedeki Deniz Kurdu Tatbikatını gerçekleştirdi. Bu dev tatbikatlardan sonra 10-13 Haziran 2019 tarihlerinde KKTC ve Türkiye ortak bir şekilde gerçekleştirdiği ‘’Şehit Teğmen Caner Gönyeli-2019 Arama Kurtarma Davet Tatbikatı’’ ile iki ülkenin bölgesel ve küresel güçler karşısında birlikte hareket edeceğini dost ve düşman herkese göstermiştir. Bunun ile birlikte Türk Deniz Kuvvetleri 2019’un sonlarında Akdeniz’de ikili eğitimlere ağırlık vermiştir. NATO Daimi Görev Grubu, İtalyan Deniz Kuvvetleri ve ABD Uçak Gemisi Görev Grubu ile olmak üzere bölgede ikili eğitim icra etmiştir. 2019 yılı Türkiye için Mavi Vatanında tatbikatlar yılı olmuştur.

Türkiye bu saatten sonra sınırlarının güvenliğini bu topraklardan başlatmıştır. Türkiye çalışmalarını hızlandırmış bu konuda Cumhurbaşkanlığı bünyesinde Kıbrıs İşleri Koordinatörlüğü kurularak KKTC ile ilişkilerin uyumlu ve hızlı bir şekilde geliştirilmesi amaçlanmıştır. Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Reuters Haber Ajansına verdiği özel mülakatta şunları söylemiştir: Kuzey Kıbrıs’ı tamamen mahrum etmek istiyorlar. Uluslararası hukukta böyle bir şey yok. Ama burası ile hiç alakası olmayan ülkeler bu denizler üzerinden söz sahibi olmaya çalışıyorlar. Sıkıntının kaynağı burada yatıyor’’ diyerek sorunun tespitini yapmıştır. Hemen arkasına Türkiye Cumhuriyeti Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu’nun CNN Türk’e yaptığı, Kapalı Maraş’ın açılması için gerekli hazırlıkların yapıldığını açıklamıştır. Yapılan açıklamalar Rumlar ve İngilizler tarafından tepki ile karşılanmıştır. Hatta Rum partiler Türkiye’yi ABD’ye şikâyette bulunmuşlardır.

Rumlar ve müttefikleri için en vurucu hamle Türkiye’nin 27 Kasım’da Libya ile yaptığı deniz yetki alanları sınırlandırma anlaşmasıdır. Bu benzersiz anlaşma sayesinde Yunanistan, Güney Rum Yönetimi, Mısır gibi ülkelerin planlarını bozmuştur. Bu anlaşmanın hemen ardından Türkiye ile Libya arasında güvenlik ve askeri iş birliği anlaşması yapılmıştır. Anlaşma ile birlikte Türkiye’de ve Libya’da ortak ‘Savunma ve Güvenlik İşbirliği Ofisi’ kurulabilecek. Kara, deniz ve hava araçları, silahları, eğitim üsleri tahsis edilebilecek. Ortak askeri planlama, eğitim, silahların kullanılmasına yönelik danışmanlık verilebilecek. Ortak tatbikatlar, istihbarat paylaşımı, “barışı koruma” operasyonları yapılabilecek. Askeri gereçler hibe edilebilecek, satılabilecek ya da kiralanabilecek. Anlaşma, teknoloji transferi için Libya’ya lisans verilmesinin de önünü açıyor. Libya meşru hükümetinin çağrısı ile Türk askeri bölgeye davet edilmiştir. Çok daha önemlisi Türkiye’nin bölgede kalıcı deniz üssü kuracağı konuşuluyor. Açıkçası Türkiye dünyada ses getiren önemli bir hamle yapmıştır. Lakin Türkiye bölgedeki ardı ardına yaptığı hamleleri daha bitirmemiştir. Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin Ercan Havaalanından sonra ikinci havaalanı olarak anılan Geçitkale’de İnsansız hava araçları (İHA) için üs yapılmasına karar verilmiştir. Böylece Türkiye ve KKTC için bölgeyi devamlı gözetleyen bir ağ oluşturulacaktır. Bu hamle hem Rum tarafı hem bölge ülkeleri hem de Küresel güçler için dengeleri değiştirecek bir karardır.

Şu tespiti de yapmak gerekiyor ki Avrupa’nın şımarık çocuğu Rumların uzlaşmaz tavırları yüzünden hiçbir zaman iki taraflı çözüm olmayacaktır. Bu durum referandum yapıldığı zaman da görülmüştü. Özellikle Kıbrıs ve Doğu Akdeniz’de bulunan enerji kaynakları sonucu bu hayallerde tükenmiştir.

Türkiye kara yüzölçümü 781.000 km kare olmasına rağmen sadece kara sınırları ile sınırlandıracak bir ülke değildir. Türkiye’nin karasuları yüzölçümü 430.000 km kare teşkil etmektedir. Yani Türkiye’nin kara ve deniz yüzölçümü toplamı 1.216.380 km kareye ulaşmaktadır. Kara topraklarımızın yarısından fazlası Mavi Vatan dediğimiz denizlerde yer almaktadır. Türkiye bir yarımadadır. Biz bir deniz ülkesiyiz. Ulusal hedef ve politikalarımızı bu vizyonüzerinden yeniden inşa etmemiz şarttır. Dünyadaki en güçlü Askeri ve ticari deniz filolarına sahip olmamız yaşamsal seviyede önemlidir. Bu yüzden Türkiye Cumhuriyeti karar alıcıları Kuzey Kıbrıs ve Mavi vatan için acil bir eylem planı hazırlamalıdırlar. Bu adada ve denizlerimizde gözü olan devlet çoktur. O yüzden Türkiye hem hava hem deniz hem de tüm imkânlar kullanılarak kara yolu ile Adaya entegre olmalıdır.Türkiye, KKTC de kalıcı olarak geniş kapsamlı ve operasyonel hem hava hem de deniz üssü inşa etmelidir.

Ayrıca Rus partnerlerimizden alacağımız S-400 füze sistemlerinin bir kısım bataryası kesinlikle Akkuyu Nükleer Santralini, Doğu Akdeniz’i ve Kıbrıs’ı menzil içine alacak şekilde yerleştirilmelidir. Başta kardeş ülke Azerbaycan ve diğer Türk devletlerinin acil olarak Kuzey Kıbrıs’ı tanıması sağlanmalıdır. Türkiye’nin yeni müttefikleri diyebileceğimiz Rusya, İran ve Çin gibi ülkelerin KKTC ile ilişkileri geliştirilmelidir. Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin bizim için vazgeçilmez olduğunu artık anlamamız gerekmektedir.

Paylaş:

Bir yorum

Cezmi için bir cevap yazın Cevabı iptal et

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir