TÜRK EĞİTİM SİSTEMİNDE İLAHİYAT ÖĞRETİMİNİN YENİDEN YAPILANDIRILMASI SORUNU
Batı’da ve Doğu’da evrensel eğitimin olmazsa olmaz unsurlarından birisi, yüksek din eğitimi ve öğretimidir. Batı’da bu eğitim devlet üniversitelerine veya kiliselere bağlı teoloji fakülteleri yoluyla verilmektedir. Bu sebeple yüksek öğretimin yapılandırılması, yüksek din eğitimi ve öğretimin görmezden gelinerek yapılamaz. Ancak bu süreçte karar verilmesi ve çözülmesi gereken bazı sorunlar bulunmaktadır: İlahiyat mı İslam ilahiyatı mı? İlahiyat bir meslek mektebi mi yoksa evrensel bilgi üreten bilim müessesesi mi? İlahiyatın çıktısı mütehassıs/din alimi//mütefekkir (akademisyen) mi, mütefennin/ mütedeyyin/daî (ilahiyat teknisyeni) mi? Tektipleştirici program mı Program çeşitliliği mi? Program yapılanması mı Bölüm yapılanması mı?
Zihniyet Kutuplaşması Sorunu
Mütehassıs veya Mütefennin Yetiştirme Sorunu
Merkeziyetçilik ve Tektipleştiricilik Sorunu
Sorunların Çözümü ve Yeniden Yapılanma İçin Öneriler
5. Yıllık eğitim sürecinde öğrenciye yeni ilgi alanları oluşturmak veya ilgi duyduğu alanda kendini geliştirmek için 2. Sınıftan itibaren seçmeli dersler havuzu oluşturulabilir. Bu havuzdan bütün bölümlerdeki kişiler, 20 kişilik kontenjan içerisine girebilmek için sistem üzerinden ilk seçen 20 kişi alınır. Seçmeli dersler, her yıl okutulmak yerine birkaç yıllığına projeli dersler şeklinde okutulmasına da imkan tanınacak şekilde belirlenebilir. Bu derslerde güzel Kuran okumak isteyenler, bunu bir sanat olarak icra etmek isteyenler kendisini geliştirebilir ve bunlarla ilgili sertifika alabilir ve diploma transkribine işlenebilir. Kur’an’ı iyi okumak bir sanattır. Sese, hançereye ve diğer becerilere ihtiyaç duyar, hatta sanata kabiliyeti olanların işidir. Sanat icra edildikçe gelişir. İlahiyatlarda Kur’an okumayı bir sanat işi olarak görüp görmeme sorunu vardır. Her ilahiyat öğrencisini bu konuda aynı seviyede görmek ve aynı şeyleri istemek doğru değildir. Bu sorun Kur’an okumak isteyenlere seçmeli ders koyarak, isteyenlere kendini geliştirme imkanı verilerek çözülebilir. Seçmeli dersin cazip hale gelmesi, Kur’an okumayı bir sanat olarak icra eden kimselerin vermesiyle de yakından ilgilidir. Seçmeli ders kapsamında isteyen öğrenciler, klasik medrese geleneğinde okutulan derslerin kitaplarını okuyabilir, yanısıra İslam bilim ve medeniyetinin köşe taşları durumundaki şahsiyetleri bu projeli derslerde genişçe inceleyebilirler. İlahiyat alanına yardımcı olabilecek iletişim, medya, bilim ve teknik, yöneticilik gibi dersleri ya kendi Fakültesinde veya Üniversitenin seçme dersleri havuzundan alabilir. Beş yıllık eğitim, ilahiyat uzmanlık alanı için bir bitirme teziyle sonlandırılarak yüksek Lisans mezunu, diğer bölümler için ise tezsiz yüksek lisans diploması verilebilir. Doktora eğitimi bu eğitimde yeterince başarılı olanlara verilebilir. İlahiyata alınacak öğrenciler, ilahiyat bölümünü ve meslekî/din hizmetleri bölümünü seçerek gelirler. İlk üç yılı ortak son iki yılı ise ayrı bölümlerde okurlar. Bu öneriyi şu şekilde tablolaştırabiliriz:
[1] Geniş bilgi için bkz.: Üniversite ve Üniversite Eğitimi Kongresi: Türkiye’de Üniversite Sistemi ve Dönüşümü” Kongresine Sunulan Bildiri, Eğitim-Sen, Ankara, 4-5-6 Mayıs 2007. (Dönüştürülen Üniversiteler ve Eğitim Sistemimiz (Der. Servet Akyol ve diğ. Eğitim Sen Yayınları, No. 1, Ankara 2008) kitabı içerisinde, s. 185-213), s. 185 vd.
[2] Cemal Tosun- Recai Doğan, “İlahiyat Fakültelerinin Yeniden Yapılanması Üzerine”, Türkiye’de Yüksek Din Eğitiminin Sorunları, Yeniden Yapılanması ve Geleceği Sempozyumu Bildiriler-Müzakereler, 16-17 Ekim 2004 –Isparta), Isparta 2004, s. 492.
[3] Hasan Âli Yücel, Türkiye’de Orta Öğretim, Ankara 1994, s. 25.
[4] Necdet Subaşı, Öteki Türkiye’de Din ve Modernleşme, Ankara: Vadi Yayınları, 2003, s. 153.
[5] Subaşı, Öteki Türkiye’de Din ve Modernleşme, s. 156, 167.
[6] Hilmi Ziya Ülken, “ Bugünkü İlahiyat Fakültesi”, İlâhiyat Fakültesi Albümü 1949-1960, Ankara: Türk Tarih Kurumu Basımevi, 1961, s. 13; Halis Ayhan, Türkiye’de Din Eğitimi, İstanbul: Marmara Üniversitesi İlahiyat Vakfı Yayınları, 1999, s. 217
[7] Ülken, “ Bugünkü İlahiyat Fakültesi”, İlâhiyat Fakültesi Albümü 1949-1960, s. 8.
[8] Cumhuriyet dönemi yüksek din öğretimi kurumlarının oluşturulmasının arkasında yatan zihniyetle ilgili geniş bilgi için bkz.: Subaşı, Öteki Türkiye’de Din ve Modernleşme, s. 148-152.
[9] İlahiyatın bilim olup olmadığı yeni bir tartışma değildi. Örneğin Peyami Safa, İlahiyatın bilim olmadığı fikrine karşı çıkarak İlahiyatın bir bilim olduğunu savundu: “İlahiyat etimolojik olarak ilimdir, İlahiyat ve Teoloji Tanrı ilmi demektir. Sistem olarak ilimdir. Kendine has konusu, şubeleri, metodu ve hep bir arada insicamı vardır. Rusya hariç dünyanın bütün üniversitelerinde İlahiyat Fakülteleri vardır. Bütün lügatlerde ve felsefe lügatlerinde İlahiyatın ilim olduğu ilk verilen değişmez hükümdür. Bir ilim mütehassıslarından alim sıfatını çok görmek doğru olmaz.” Bkz.: Peyami Safa, Din İnkılab İrtica, İstanbul 1978, s. 48-49.
[10] Mehmet Ali Aynî, Darülfünûn Tarihi, İstanbul 1928, s. 32, 42, 48; Ayhan, Türkiye’de Din Eğitimi, s. 38-39.
[11] Ülken, “ İlâhiyat Fakültesinin Geçirdiği Safhalar”, İlâhiyat Fakültesi Albümü 1949-1960, s. 2.
[12] Ülken, “ İlâhiyat Fakültesinin Geçirdiği Safhalar”, İlâhiyat Fakültesi Albümü 1949-1960, s. 1, 5.
[13] Ayhan, Türkiye’de Din Eğitimi, s. 40-41.
[14] Aynî, Darülfünûn Tarihi, s. 40; Ayhan, Türkiye’de Din Eğitimi, s. 18, 80.
[15] Baltacıoğlu’nun konuyla ilgili Atatürk ile yaptığı bir görüşmede bu tutum açıkça görülür. Bkz.: İsmail Hakkı Baltacıoğlu, “Hayatım”, Yeni Adam, sayı: 346, 347, (7-14 Ağustos 1941), s. 14.
[16] Ayhan, Türkiye’de Din Eğitimi, s. 45; Nevzad Ayas, Türkiye Cumhuriyeti Milli Eğitimi, Ankara 1948, s. 280.
[17] Genelkurmay Başkanlığı, Atatürkçülük, Birinci Kitap, İstanbul 1988, s. 290.
[18] TBMM Tutanak Dergisi, Dönem IX., s. 22, 23 ve X, s. 3. Ayhan, Türkiye’de Din Eğitimi, s. 211.
[19] Ayhan, Türkiye’de Din Eğitimi,s. 212
[20] TBMM Tutanak Dergisi, Dönem VIII, Cilt 20, Toplantı 3, Salı: s. 227-234.
[21] İsmail Hakkı Baltacıoğlu, medrese ile ilk kurulan İlahiyat Fakültesi ve şimdiki İlahiyat arasındaki farkı şöyle açıklamaktadır: “İlahiyatın açılmasından maksat, gelenekçi eğitim sistemini temsil eden medreseyi diriltmek değildir. Onlara göre medreseler, nassî, apriyori ve kablettecrübîdir. Açılaçak olan Fakültenin bilimsellik ölçütü ise, ilim evleri olmaları, mukayese, müşahede ve sonunda da mümkün olursa izaha çalışmaktır. Medreseler subjektif, İlahiyat Fakültesi objektiftir. Hükümetin böyle bir fakülte açmaktaki amacı şudur: “bütün manasiyle ilim haysiyeti ve ilim karakteri taşıyan bir fakülte meydana getirmek … “ Bu İlahiyat Fakültesi bence iki türlü kurulabilir. Biri Katolik Fakültesi, Protestan Fakültesi gibi ki, İslam İlahiyat Fakültesi olabilir. Diğeri ise yine İlahiyat Fakültesi adını taşır, haddizatında İlahiyat Fakültesi değildir. Felsefe Fakültesidir. Bu ayrı bir şeydir. İçinde Psikoloji, Sosyoloji, Dinler tarihi gibi, din ruhiyatı vardır. Bu ayrı bir şeydir. Bu adeta dil ve edebiyat Fakültelerinin devamı gibi bir şeydir. … Bizim istediğimiz İslam İlahiyat Fakültesi, ama medrese değil, ilmî karakter taşıyan İslam İlahiyatı Fakültesi, İslam dinini, İslam Mezheplerini … ilmî surette tetkik edecek bir ilmi fakülte” Bkz.: Ülken, “ Bugünkü İlahiyat Fakültesi”, İlâhiyat Fakültesi Albümü 1949-1960, s. 11 vd. Krş.: Ayhan, Türkiye’de Din Eğitimi, s. 214.
[22] Ülken, “ Bugünkü İlahiyat Fakültesi”, İlâhiyat Fakültesi Albümü 1949-1960, s. 11-12, 15, 16.
[23] Ali Fuat Başgil, Din ve Laiklik, İstanbul:Yağmur Yayınları, 1991, s. 210-211.
[24] 18.12.1950’de hazırladığı rapor.
[25] Başgil, Din ve Laiklik, s.211, Dipnot: 108.
[26] Geniş bilgi için bkz.: Ayhan, Türkiye’de Din Eğitimi, s. 232-233.
[27] Başgil, Din ve Laiklik, s.211, Dipnot: 108; Ayhan, Türkiye’de Din Eğitimi, s. 229. Talim Terbiye Kurulu’nun Yüksek İslam Enstitüsünün açılması ile ilgili 22.08.1958 tarih ve 2890 sayılı kararında, bu dönemde yaşanan zihniyet çatışmasının hangi boyutlara vardığını açıkça ortaya koymaktadır: “ İmam Hatip Okulu mezunlarına daha yüksek bir tahsil imkanı sağlamak, orta dereceli okullarımızla öğretmen okullarının din derslerini ehliyet ve salahiyetle verebilecek öğretmen yetiştirmek ve İmam-Hatip okullarının birinci devrelerine yeter sayı ve değerde bir tedris heyeti kazandırmak gayesiyle, Eğitim Enstitüleri seviyesinde yüksek bir din okulu açılması uygun olacağına ve gereken tescil muameleleri yapılmak üzere işbu kararımız kopyalarının Talim ve Terbiye Dairesi Başkanlığı ve Öğretmen Okulları Umum Müdürlüğünce görülerek Zatı İşleri Müdürlüğüne tevdiine karar verildi. İş, Vekalet yüksek makamının tasdikine sunulur.” (Muhammed Şevki Aydın, Cumhuriyet Döneminde Din Eğitimi Öğretmeni, DEM yayınları, İstanbul 2005, s. 144) Daha sonra alınan bir kararla orta ve muadil okullarla öğretmen okullarının tamamında Din Dersleri öğretmeni olma şeklinde değiştirildi. Bu belgeler ve daha sonraki kanunlarda amaç şöyle belirlendi: “İslam dininin esaslarına sadık kalarak müsbet ilmin ışığı altında İslam ilimlerinin ve bunlara yardımcı bilgileri öğretecek İmam Hatip Okullarıyla ilköğretmen okullarına ve diğer ortaöğretim müesseselerine öğretmen yetiştirmek ve aynı okullardaki din dersleri öğretmenlerinin mesleki gelişmelerine yardım etmek amacıyla Milli Eğitim Bakanlığınca kurulmuş dört yıllık bir yüksek okuldur. Bu müssese MEB’nın ihtiyaçları dışında Dİ Teşkilatı’nda müftü, vaiz vesaire gibi din elemanlarını yetiştirmekle de görevlidir. Enstitütü, ayrıca Türkiye’de İslam ilimleri alanında araştırmalarda bulunmak ve araştırmaların neticelerini yurt ve dünya ilim alemine sunmak amaciyle de vazifelidir.” (Aydın, Cumhuriyet Döneminde Din Eğitimi Öğretmeni, s. 146.)
[28] Talim Terbiye Dairesi Başkanlığı’nın 31 Mart 1961 tarih ve 211 sayılı kararı. Bkz.: Aydın, Cumhuriyet Döneminde Din Eğitimi Öğretmeni,s.146.
[29] Aydın, Cumhuriyet Döneminde Din Eğitimi Öğretmeni, s. 146.
[30] Aydın, Cumhuriyet Döneminde Din Eğitimi Öğretmeni, s. 147-48.
[31] Bkz.: Münir Koştaş, “Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi ( Dünü, Bugünü)”, AÜİFD., (Özel Sayı), Ankara: Ankara Üniversitesi Basımevi, 1999, s. 153.
[32] TBMM Tutanak Dergisi, Dönem VIII, c. 15 ( 3.1.1949), s. 9.
[33] Anemarie Schimmel, “ Islam in Turkey”, Religion in the Middle East, ed. A. J. Arberry, Cambridge: Cambridge University Pres, 1969, II, 80. Ayrıca bkz.: Gottahard Jaschke, Yeni Türkiye’de İslâmlık, Ankara: Bilgi Yayınevi, 1972, s. 75.
[34] Bu programların hazırlanmasında yer alan Salim Öğüt, bir yazısında İlahiyat programlarının amacını şöyle tanımlamaktadır: “Programların amacı, iki temel kaynak olan Kur’an ve Sünneti temelli nesiller yetiştirmekten ziyade, çağdaş değerlerle uyumlu bir İslam anlayışı inşa etmektir.”
[35] Cemal Tosun- Recai Doğan, “İlahiyat Fakültelerinin Yeniden Yapılanması Üzerine”, Türkiye’de Yüksek Din Eğitiminin Sorunları, Yeniden Yapılanması ve Geleceği Sempozyumu Bildiriler-Müzakereler, 16-17 Ekim 2004 –Isparta), Isparta 2004, s. 492.