ABD,  Analiz,  Enerji,  İran,  Mehmet Babacan'ın Yazıları,  Orta Doğu,  Savunma

Covid-19 Pandemisinin Gölgesinde Kalan Küresel Sorunlar ve Ortadoğu Meseleleri

Yeni Nesil Küresel Salgın: Covid-19

Dostoyevski, 1872 yılında yayımlamış olduğu Ecinniler”adlı romanında Stavrogin ve Kirilov adındaki karakterleri eserin bir yerinde şu şekilde konuşturur:

Stavrogin:-Kıyamet günü melek, bundan böyle zamanın olmayacağını ilan edecekmiş.

Kirilov:-Biliyorum. Bütün insanlar mutluluğa kavuştuklarında, zaman da ortadan kalkacak çünkü artık zaman gerekmeyecek. Çok doğru bir düşünce…

Stavrogin:-Peki, ama zamanı nereye saklayacaklar?

Kirilov:- Hiçbir yere. Zaman bir eşya mı? Hayır. Yalnızca bir düşünce…Zihinlerden silinip gidecek.

Sanırım zaman ve mekân kavramının giderek bulanıklaştığı, hatta tam da şu an neredeyse zamanın durduğu bununla eşanlı olarak hayatın da durduğu tuhaf bir periyottan geçiyoruz; ülke ve tüm insanlık olarak. Gözle görülmesi imkânsız bir tek hücreli canlının hayatlarımızı esir aldığı ve dondurduğu bu dönemde en azından uluslararası siyaset açısından küreselleşme, ulus-devlet, bölgeselleşme, güvenlik ve güvenlik tehditleri gibi temel bazı kavramların derinden sorgulanmasını gerektirir biçimde bir özeleştiri yapmak durumunda da kalıyoruz. II. Dünya Savaşı’nın bitiminde ABD’nin kullandığı atom bombaları, ya da imzalanan birtakım anlaşmalar (AKKA, AKKUM, SALT ve START Anlaşmaları serisi vb. gibi) bağlamında küresel tehdit olmaktan çıkarılan diğer nükleer, konvansiyonel silahlar ya da füze sistemleri değil küresel güvenliği tehdit eden. Klasik güvenlik anlayışının devlet merkezli bakış açısının ve realist güvenlik anlayışının high politics-low politics ayrımının aksine ve fiziksel tehdit olarak ilk akla gelen, bütçesi milyon dolarlarla ifade edilen nükleer, konvansiyonel silahlar, devasa savaş gemileri, savaş uçakları ya da füze sistemleri bir yana,adına “Covid-19 (Coronavirus/Koronavirüs)” denen gözle görülmeyen bir tek hücreli canlı bütün ulus-devletlerin ve uluslararası toplumun can güvenliğine savaş açarak ancak aynı zamanda çok hızlı ve sinsice yayılarak hepimizi sosyal hayattan izole olmaya ve evlerimize kapanmaya zorladı. Bunun neticesinde yukarıda da belirttiğimiz gibi hayat ve zaman durdu neredeyse.

Yazının başında yer verilen roman kahramanlarından biri tüm insanlar mutluluğa kavuştuklarında zamanın ortadan kalkacağını iddia etse de günümüz koşullarına bakarak, insanlığın karşı karşıya kaldığı ciddi tehlikler yüzünden bireylerin ferdi ve sosyal yaşamlarına giderek tedirginliğin ve endişenin sirayet ettiğini görmekteyiz. Aşı çalışmaları henüz istenilen seviyeye gelmemişken bu yazı kaleme alınırken tüm dünyada yaklaşık 719.167 koronavirüs vakasının ve 33.900 virüs kaynaklı ölümün gerçekleştiğini öğrenmekteyiz. Bütün dünyanın gündeminde birinci sırada yer alan ve Dünya Sağlık Örgütü (WHO) tarafından “pandemi (küresel salgın)” ilan edilen Covid-19 haricinde daha düne kadar konuştuğumuz uluslararası politikaya dair meselelerin bir anda nasıl unutulduğuna ve uluslararası toplumun gündeminden çıktığına/çıkarıldığına da hayretle şahit olmaktayız.

Gündemden Düşen Küresel Sorunlar

Çok değil bundan birkaç ay öncesine kadar ABD ile Çin arasındaki ticaret savaşlarını Ukrayna’daki durumu ve Rusya’nın’ saldırganlığını dahası hemen yanı başımızdaki Suriye İç Savaşını, şehitlerimizi ve Türkiye’nin Bahar Kalkanı harekâtı sonrası Rusya ile imzaladığı “İdlib Mutabakatı”nın maddelerini konuşurken küresel salgınla birlikte sağlıkla ilgili konular haftalardır diğer bir çok küresel siyasal ve ekonomik meseleyi de gündem dışına itti. Aslında dünya politikasının yaşadığı dönüşüm çerçevesinde görülen ilk pandemi değil Koronavirüs ve büyük ihtimalle son da olmayacak. 1. Dünya Savaşının hemen ardından görülen İspanyol giribini, Kara vebayı ve o kadar uzaklara gitmeye gerek kalmadan henüz 11 yıl önce 2009’da ortaya çıkan H1N1 (Domuz gribi) virüsübundan önceki küresel salgınlara örnek olarak verebiliriz. Özellikle 2009’daki Domuz gribi salgınında 6 hafta içinde 30 ülkeye ve takip eden aylarda 190’dan fazla ülkeye yayılan virüs dünya genelinde 12.799 kişinin hayatını kaybetmesine yol açmıştı. Dolayısıyla Fareed Zakaria’nın “Amerikan sonrası dünya (post-American World) teziyle de örtüşür bir biçimde özellikle 2007 ve sonrasında ABD (mortgage) ve AB’yi (borç krizi) etkisi altına alan finans krizinin üstüne bir de küresel çevre sorunları (küresel ısınma, tsunami, yanardağ patlamaları) ve salgın hastalıkların (SARS, H1N1) eklemlenmesi haklı olarak dünya siyasetinde artık ekonomi, çevre, sağlık sorunlarının giderek daha önemli hale geldiği ve siyasal olarak da Batı-sonrası döneme doğru gidildiği yorumlarının doğmasına yol açmıştır.

Bununla birlikte 2011 yılında Güney Afrikayı da bünyesine katarak yoluna devam eden BRIC-S, G-20 ve ŞİÖ gibi oluşumlar dünya politikasının ağırlık merkezinin Atlantikten diğer bölgelere doğru kaydığını adeta doğrularken özellikle Obama döneminde takip edilen tek taraflı ve uluslararası örgütleri ön plana çıkaran ilerleci pragmatist” dışpolitika ABD’nin hegemon güç rolünü oynamadaki isteksizliğine kanıt olarak gösterilmiş ve Bush dönemindeki Irak ve Afganistan işgalleriyle de meşru hegemon güç rolünün zaten aşındığına dair yorumların doğmasını sağlamıştır. Hâl böyleyken bir anda dünya gündemini değiştiren, Kuzey Afrika ve Ortadoğu coğrafyalarında görülen halk ayaklanmalarınınyaygın ve genel bir bölgesel devrim hareketleri zinciri haline gelmesiyle ortaya çıkan “Arap Baharı” (bazı kaynaklar Arap uyanışı/Arab awakening, Arap devrimleri/Arab revolutionsadlandırmalarını da tercih etmektedir), küresel ve bölgesel güçlerin dahil olduğu yeni güç denklemlerini ortaya çıkararak özellikle Suriye, Libya ve Yemen gibi ülkeler üzerinden yürütülen vekâlet savaşlarıyla da karşılıklı restleşmeleri artırmıştır.

Peki sadece Arap baharı ve onun en son ve en zor halkası olan Suriye İç Savaşı mıydı pandemiden önce konuştuğumuz küresel sorunlar? Elbette değildi. Amerika ve İran arasında Kudüs Gücü Komutanı Kasım Süleymani’nin öldürülmesiyle başlayan ve her an savaşa dönüşme ihtimalinden bahsedilen gerginlik, bu kapsamda bombalanan Irak’taki Taci, Ayn el-Esad ve Erbil Amerikan üsleri, İsrail’in ABD desteğiyle yüzyılın anlaşması olarak nitelediği ve tüm dünyaya iyi niyetli (-imiş gibi) lanse ettiği sözde barış planı, İngiltere’nin Brexit kararı sonrası AB’nin durumu ve sorgulanan geleceği, Ukrayna’daki son durum, Çin ile olan ticaret savaşları bağlamında ABD’nin imzaladığı son anlaşma, yine İran’da düşen ve 176 kişinin ölümüyle sonuçlana uçak faciası, ABD’de gittikçe yaklaşan  başkanlık seçimleri ve adayların seçim propagandaları…Görüldüğü gibi liste uzayıp gitmekte.

Tabii Covid-19 pandemisiyle birlikte küreselleşme tartışmalarının yeniden alev aldığını hatta David Harvey’in(1989) zaman-mekân sıkışması kavramsallaştırmasının bir yansıması olarak sunulan ve aktörlerarası ilişkilerin yoğunluk derecesinin ve birbirlerini etkileme kapasitesinin had safhaya ulaştığı nokta olarak tasvir edilen küreselleşme sürecinin anılan pandemiyle birlikte geriye doğru işlemeya başladığını da söyleyebiliriz. Salgından korunmak adına vatandaşlarını sosyal/toplumsal hayattan izole eden ulus-devletler tüm yurtdışı uçuş trafiğini durudurarak  kendilerini de uluslararası toplumdan ve devletlerarası ticari, ekonomik, diplomatik vb. ilişkilerden tecrit etmeye başlamışlardır. Küreselleşmenin katalizörü olarak görev yapan iletişim ve ulaşım teknolojileri yavaş yavaş terkedilerek küreselleşmenin dinamikleri yavaşlatılmakta, globalleşmenin en önemli aktörleri olan çok uluslu şirketler, insan ve buna bağlı olarak mal, sermaye ve hizmet hareketliliğinin yavaşlaması ve talebin azalmasıyla birlikte büyük bir ekonomik riskle karşı karşıya kalmaktadırlar. Batı dünyası yukarıda da bahsedilen 2008 finans krizinin şoklarını henüz üzerinden atamamışken talebin ve tüketimin azalması ekonomik büyümeyi yavaşlatacak, ekonomik büyüme olmazsa küresel kapitalist düzenin işleyişiriske girecek ve dolayısıyla küreselleşmeyi de derinden vuracaktır.

Dünyanın Gözü, Kulağı, Eli-Ayağı ya da Kayanayan Kazanı Ortadoğu

Aslında yukarıda da değindiğimiz gibi 2011’de başlayan halk hareketlerinin merkezi olan Ortadoğu Arap Baharı dalgasıyla birlikte uluslararası politikada senelerdir gündemde olan bir bölge. Sadece son on yılda mı? Ortadoğu sahip olduğu jeoekonomik, jeopolitik ve jeokültürel önem dolayısıyla küresel ve bölgesel güçlerin yüzyıllardır üzerinden gözünü kulağını ayırmadığı, özellikle sahip olduğu hidrokarbon kaynakları ve bunların nakil hatları, güzergâhları sebebiyle de enerji kaynaklarına ihtiyaç duyan tüm ülkelerin neredeyse eli ayağı olan ancak din, mezhep, etnisite gibi iç dinamiklerin yanında sürekli uluslararası müdahalelere de açık olması hasebiyle global politkanın deyim yerindeyse kaynayan kazanı olmuş bir bölgedir. Özellkle 1. Dünya Savaşından sonra Osmanlı Devleti’nin, 2. Dünya Savaşındansonra  da İngiltere’nin bölgeden çekilmesi ya da tasfiye edilmesiyle ABD’nin hegemon güç konumu nedeniyle bölgedeki baskın rolü, Rusya, Çin, İran, AB gibi diğer küreselve bölgesel aktörlerle birlikte bazen gizliden bazen açıktan sürdürülen bir mücadeleyi sürekli kılmış, bölgeye barışgetirmesi amacıyla tasarlanan  birçok plan ya da anlaşma (Sykes Picot, Büyük Ortadoğu Projesi/BOP gibi) düzenden çok düzensizliği yaratmıştır.

Bütün dünyayı etkisi altına alan koronavirüs pandemisinin Ortadoğu’daki birçok ülkeyi ve insanı tehdit eden varlığı ise İran özelinde daha net anlaşılabilir. Nitekim İran virüsün ortaya çıkışından bu yana İtalya ile birlikte en yüksek ölüm oranlarının görüldüğü bir ülke olarak karşımıza çıkıyor. Pandemi öncesinde ABD ile yaşanan gerginlik kapsamında gündeme gelen İran’da hükümet üyelerinin de salgına yakalanması durumun ciddiyetini ve vehametini ortaya koyarken devlet başkanı Ruhani ve dinî lider Hamaney’in açıklamaları, gerçeklikten uzak olduğu gerekçesiyle ABD Dışişleri Bakanı Mike Pompeo tarafından eleştirilmiştir.Pandemiyle ilgili vaka ve ölüm sayılarını hemen her dış politik konuda olduğu gibi Amerikan karşıtlığı üzerine kurgulayarak servis eden İranlı yöneticilerin açıklamaları tedbirlerin geç alındığı ve durumun ciddiye alınmadığı noktasında uluslararası toplum tarafından da eleştirilmiştir.

İran dahil bölge genelindeki bütün ülkeleri etkileyen asıl mesele petrol fiyatlarının hızla düşerek son 20 yılın en düşük seviyesine gerilemesi olmuştur. Bu durum başta Rusya ve Suudi Arabistan gibi büyük petrol ihracatçısı aktörleri uzun vadede zorlayacak gibi görünse de petrol gelirlerindeki düşüş esasen ekonomisi büyük ölçüde petrol gelirlerien bağlı olan İran ve Irak’ı etkileyecek gibi görünmektedir. Petrole olan talebin azaldığı ve fiyatların düştüğü bir ortamda hâlihazırda Amerikan ambargosu nedeniyle zor bir süreçten geçen İran’ı finansal olarak daha da derinleşen bir krizle karşı karşıya bırakırken siyasal istikrarsızlık ve uzun bir süreden beri devam eden gösteriler nedeniyle iç karışıklılar yaşayan Irak’ta da benzer sonuçlar doğuracaktır. Petrol gelirlerinin düşmesi BAE, Umman ve Katar gibi körfez ülkelerini değişik önlemler almaya iterek geleneksel körfez monarşilerinin birbiri adınca ekonomik destek paketi açıklamalarına yol açmıştır. Yemen, Libya ve Suriye’de devam eden iç çatışmalar ve istikrarsızlık devam ederken bir yandan da pandeminin gölgesinde Esed rejiminden ilk vaka ve virüs kaynaklı ölüm açıklaması gelmiştir. Şu an için çok aktörlü, çok katmanlı bir şekilde devam eden iç çatışmaların ve vekâlet savaşlarının hüküm sürdüğü anılan ülkelerde pandemi süreci ve sonrasıyla ilgili bir öngörü kestirmek zor görüüyor. Keza geçtiğimiz günlerde Suriye’deki iç savaş tam 10. yılını doldururken rejimle muhalifler arasındaki çatışmanın nerede duracağını, dahası benzer şekilde Libya’daki Generel Halife Hafter ile Ulusal Uzlaşı/Mutabakat Hükümeti arasındaki silahlı mücadelenin nasıl ve ne şekilde biteceğini kestirmek mümkün değil. Bütün ülkelerin deyim yerindeyse kendi “can derdine” ve ulusal güvenliğinin kaygısına kapıldığı bir dönemde uluslarası bir koalisyonu harekete geçirmek, normal zamanda bile mümkün değilken hele şimdi tam anlamıyla imkânsız olarak tarif edilebilecek bir durumdur.

Pandemi nedeniyle bir süredir kesilen halk gösterilerinin Lübnan, Ürdün, Sudan, Cezayir, Fas ve Irak gibi bölgelerde yoğunlaşması İkinci Arap baharı olarak nitelendirilse de bu hareketlerinin arızî ya da daimî olup olmayacağını zaman gösterecek. Ancak daha ilkinin artçı şokları devam ederken ve Suriye devriminin doğurduğu devlet-dışı aktörler ve göçmen krizi bölgesel jeopolitiği büyük bir istikrarsızlığa uğratmışken ikinci bir dalganın Ortadoğu’da hangi aktörleri ve güç denklemlerini ortaya çıkaracağı ise pandemi sonrası şekillenecek yeni dünya düzeni ve/veya jeopolitiğinde belli olacaktır.

Muhammed Mursi’nin devrilmesinin ve ölümünün ardından otoritesini pekiştiren Sisi’nin Mısır’daki yönetimi ise pandeminin başından beri hiç iç açıcı bir görünüm sergilememektedir ve aldığı dış yardımlarla ayakta durmaya çalışan Sisi yönetimi yüksek işsizlik oranı, koronavirüs nedeniyle azalan turizm gelirleri ve sağlık sektöründeki alt yapı yetersizliği nedeniyle kötü bir sınav vermektedir. Ülkede genel bütçeden sağlık sektörüne ayrılan payın % 1,2 olduğu düşünüldüğünde sağlık sisteminin çökmesi ve yeni bir isyan dalgası ile halk harektenin başlaması ise ne yazık ki mümkün görünmektedir.

İsrail-Filistin cephesinden ise ilk başta salgına karşı ortak mücadele edildiği ve bu kapsamda Mescid-i Aksa’nın ibadete kapatıldığı haberleri gelse de, Hamas sözcüsü Abdullatif el-Kanu’nun Doğu Kudüs’te dezenfekte çalışmasına katılan 12 Filistinlinin İsrial istihbarat güçlerince göz altına aldığını açıklamasıyla taraflar arasındaki gerginlik yeniden artmış, İsrail’in bu tutumu Hamas kanadından “ırkçı ve barbar” olarak nitelendirilmiştir. Bölgedeki yaygın istikrarsız ortamın koronavirüsün ortaya çıkaracağı muhtemel toplumsal etkilerle birlikte daha yıkıcı sonuçlar doğurabileceği tahmin edilmekle birlikte uzun vadede Irak’taki siyasi düzenin yeniden sağlanması, petrol gelirlerindeki düşüşün özellikle İran ve Irak üzerindeki etkileri ile İsrail-Filistin arasındaki ABD güdümlü barış planı tasarılarının tutarlılığı, bununla birlikte Rusya öncülüğünde “şimdilik” Türkiye’nin gazabını savuşturan Esed rejiminin geleceği global ve bölgesel politikanın pandemi sonrası kendine gelmesiyle birlikte yeni küresel siyasetin seyrine ve yapısını bağlı olarak netlik kazanacaktır.

Sonuç

Küresel ve bölgesel politikadan söz ederken uluslarası ilişkilerin temel paradigmalarına referans vermeden konuşmak neredeyse imkânsızdır. Devletlerarası ilişkileri ve küresel ölçekteki politikayı güç mücadelesi şeklinde yorumlayarak devlet-merkezli bir bakış açısını odağına yerleştiren gerçekçi ekolün uluslararası konular/gündemler arasında bir sıralama yaparak askeri ve siyasal konuları öncelikli (high politics), diğer konuları (ekonomi, sağlık, çevre, eğitim vb.) ise ikincil(low politics) görmesi sanırım tüm dünyayı etkisine alan bu pandemi karşısında bildiklerimizi yeniden test etmemiz gerektiğini ifade ediyor. Tek hücreli bir virüsün dünyanın birçok ülkesinde aynı anda binlerce insanın canını alması birçok fizikî ya da kimyasal silahın kapasitesini aşan bir durmdur. Bu durmda sadece teori ya da paradigmaları değil, güvenlik olgusunu ve tehditleri de yeniden sıraya koymak ve üzerine düşünmek gerekiyor.

Global ölçekte insan hareketliliğinin yavaşladığı, küreselleşmeye ket vurulduğu böyle bir dönemde aslında önce bireysel sağlığımızın sonra sevdiklerimizin/ailemizin sağlığının ve en nihayetinde ulusumuzun sağlığının herşeyden daha önemli ve öncelikli olduğunu görerek ekonomik, ticari, toplumsal, kültürel, sanatsal, sportif, eğitsel diğer bütün konu ve durumları şimdilik yok saydık ve geçici olarak dondurduk. İşte uluslararası ilişkiler de aynen bu şekilde geçici olarakdondu şu an. Devletler de tıpkı bireyler gibi içlerine kapanarak kendini izole etti. Evlerimizde kapılarımızı kapattığımız gibi neredeyse bütün ulus-devletler de  sınırlarını kapadı ve adete küresel bir infirat/izolasyonizm ilan edilerek ekonomik, ticari, diplomatik, siyasal, askeri vb. bütün ilişkilerini geçici bir süreliğine askıya aldı. Tanımı yapılmamaış bir iletişimsizlik ve adı konmamış bir ilişkisizlik dönemine girdi uluslararası politika. Ülkesel ve ulusal olarak sosyal hayatımız durma noktasına geldi, birçok kişi evinden çalışmaya ve  işleriniyönetmeye başaldı. Neredeyse hayat ve zaman durdu. Temennimiz bireysel, ulusal ve uluslararası çapta bu temassızlık ve iletişimsizlik döneminin bir an evvel bitmesi ve herşeyin normal seyrine dönmesi.

Bu duruma global politikanın da dahil olması onun insanın oluşturduğu beşeri ilişkiler ağının en kapsamlısı olduğunun bir göstergesi aslında. Ve bu aşamada pandeminin gölgesindekalan çoğu yanıbaşımızdaki küresel ve bölgesel birçok sorun, kriz, çatışma ya da konunun çok çabuk hafızalarımızdan silindiğine de şahit olduk. Ulusal ve toplumsal alanda olduğu gibi uluslararası alanda da herşeyin normale dönmesi bu sorun ya da konuları elbette yeniden gündeme getirecek elbette. Ancak bundan sonra bölgeye ve küreye dair konuşacağımız ve tartışacağımız meseleleri daha geniş bir güvenlik perspektifinden ve daha kapsayıcı bir bakış açısıyla ele alacağımızı ise kesinlike söyleyebiliriz. Çünkü hem bilim birikimsel bir şekilde ilerlemekte hem de gelecek geçmişten alınan derslerle şekillenmektedir.

Mehmet BABACAN- Bursa Uludağ Üniversitesi, Uluslar arası İlişkiler Ana Bilim Dalı Doktora Öğrencisi ve YÖK 100/2000 Proje Asistanı.

Kaynakça

Altunışık, Meliha Benli.Ortadoğu’da Derinleşen Kriz Koronavirüs, Düşen Petrol Fiyatları ve Yönetilemeyen Ülkeler” 25.03.2020 https://www.uikpanorama.com/blog/2020/03/25/ortadoguda-derinlesen-kriz-koronavirus-dusen-petrol-fiyatlari-ve-yonetilemeyen-ulkeler-meliha-benli-altunisik/  Erişim: 30.03.2020 04:25

Balta, Evren. “Kara Veba dan Koronavirüse Küreselleşme” 10.02.2020  https://www.uikpanorama.com/blog/2020/02/10/kara-vebadan-koronaviruse-kuresellesme/ Erişim: 28.03.2020 22:55

Danışoğlu, Bülent. “Koronavirüs ve Küreselleşme” 30.03.2020 https://bianet.org/bianet/saglik/220524-koronavirus-ve-kuresellesme Erişim: 30.03.2020 03:15

Dostoyevski, Fyodor Mihayloviç. Ecinniler, (Ankara, Dorlion Yayınları, 2018)

Kalaycıoğlu, Sema. “Kale Burcundan Dışarıya Bakarken” 26.03.2020 https://tasam.org/tr-TR/Icerik/53562/kale_burcundan_disariya_bakarken Erişim: 27.03.2020  19:10

Kurubaş, Erol. “Dünya Politikasının Dönüşümü ve Uluslararası İlişkiler Çağı”, Uluslararası İlişkilere Giriş, Ali Balcı, Tuncay Kardaş (ed.), 8. Baskı, (İstanbul, Küre yayınları, 2014): 14-32.

Şahin, Mehmet (ed.) Ortadoğu: Aktörler, Unsurlar, Sistemler, (İstanbul, Kopernik Yayınları, 2019): 9.

Zakaria, Fareed, The Post-American World, (New York, 2008, W.W. Norton & Company)

https://www.worldometers.info/coronavirus/   Erişim: 30.03.2020 01:12

https://www.ahaber.com.tr/dunya/2020/03/17/corona-virus-icin-dezenfekte-yapanlari-tutukladilar-israilden-buyuk-skandal Erişim: 29.03.2020 23:44

6

Paylaş:

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir