Bürokratik ve Siyasal Elitizm
Aslında kelimelerin bütününe ve tek tek anlamlarına bakacak olursak epey yabancı kaldığımız bir terimden bahsedeceğiz. Oysa her devletin, iktidarın, partilerin ve derneklerin kısacası topluluğun kısacası cemiyet hayatının olduğu her yerde elitizimden bahsetmek mümkündür. Kelimelerin anlamlarından ziyade, durumun sonuçlarını ve bu duruma neden olan yan etkileri ele almak istiyorum. Bürokrasi ve siyaset, insanı içine çeken bir girdap gibidir; girdiğiniz an geri dönüşü zordur hatta belki de yoktur. İnsanlar yola çıktıkları gibi kalamayabilir. Bunu, yani yolun en başındaki gibi kalmayı başarabilmeniz için iradenizin çelik gibi olması gerekmektedir. Yolun başındaki halinizle yolun ortasında veya yolun sonundaki haliniz aynı değilse bu değişimin ne kadar pozitif eğilimli olmasını istiyor olsak da genelde negatif eğilimlidir. Bu negatif eğilimi oluşturan etken tek bir etken olmayabilir. Birçok etkenin birleşmesiyle de bir negatif eğilim oluşması muhtemeldir. Mesela ortaya çıkan belirtilerle devam edecek olursak; nesnel, gözle görülebilen en önemli etken mal varlığınızdaki ciddi artış olacaktır. Aslında bunu yapı taşı olarak nitelendirebiliriz. Ancak şimdi bu tek başına yeterli midir? Eğer yeterli olsaydı maddiyat gücü bulunan ve bir makam, mevki işgal eden her insan bu elitizmin ağına düşmüş olurdu. Demek ki yanında başka etkenler de lazım ki varlıklardan negatif bir eğilim oluşsun. Nesnel ve gözle görülebilen kısmınız yani maddiyatınız kuvvetli ancak ya kişisel bir sorunumuz mevcutsa? Evet, kibirden bahsediyorum. Ancak buna kibir deyip geçmeyeceğim. Şimdilik kibir demek yerine yaşanılan sıkıntıları, psikolojik sorunları kapsayan kişisel sorunlar adını verelim.
Geçmişte yaşanılan olaylar, çocuklukta ve ergenlikte oluşan veya oluşturulan bilinçaltı vb. şeylerin hepsini negatif eğilim başlığı altında varolan etkenlerden sayabiliriz. Ve bunlara ek olarak gösterilebilecek bir şeyden daha bahsetmek istiyorum. Bu bahsedeceğim durum genellikle siyasette varolan kişileri etkiler. Zira değineceğim durumda atanmışlar ve seçilmişler ayrımı gündeme geliyor. Bürokraside atananlar vardır, siyasette ise seçilmişler mevcuttur. Seçilmişlik ise belirli bir kitleyi ardında toplayabilmeyi, halkın gücünü gerektirir. Bunu kitleleri harekete geçirme başarısı olarak da ifade etmemiz mümkündür. Siz bir kitleyi harekete geçirebiliyorsanız ve elinizde bir de maddi gücünüz var ise bahsedilen kibiri de yanınıza aldığınız an “üzümünü yiyip bağını sormayacağınız” hallere gelebilirsiniz. Zira insan doğası gereği doyumsuz ve “elit olma ihtiyacına” sahip bir varlıktır. Bürokrasi için ayrılan ek bir durum yok mu? Tabi ki o da var. Sadece atanmışları ilgilendiren durum ise şöyledir; birileri sizi sürekli onaylarsa, dediğiniz her laf ikiletilmeden ve sorgulanmadan yaparsa, insanların aslında makamınıza duyduğu korku ve saygıyı siz kendiniz için sanıyorsanız işiniz iş demektir. Zira en başta bahsettiğim girdap işte böyle böyle başlıyor. Makamınıza duyulan saygıyı siz kendinize duymuyor iseniz kendinize bu saygıyı duyabilmek adına elinizde bir şeyler barındırmayı isteyeceksinizdir.
Peki ya sonra? Bu anlattıklarımızın sonucunda neler oluyor? Çok küçük kişisel menfaatler için öyle rezaletlere imza atılıyor ki, kamu ihalelelerinde gördüğümüz sayıları okuyamayacak, sıfırları sayamayacak duruma geliyoruz. Bir işimizin düştüğü devlet dairelerinde öyle insanlarla karşılaşıyoruz ki kendilerini tamamen halktan soyutlamış, halka gözünün ucunu bile değdirmeye korkan varlıklara dönüşüyorlar. Bakın işte bu kibirdir. Sorsak belki de gerçekten o kararlaştırılan asgari ücretin kaç lira olduğunu dahi bilemeyecek atanmışlar ve seçilmişlerle, aynı pahalılıklarda ve sırtımıza daha çok yükletilmiş vergilerle bir hayatı paylaşmak zorunda kalıyoruz. Bu durum değişir mi? Elbette. Bunun sadece günümüzdeki iktidarla bir alakası olduğunu düşünmek meseleyi tam anlamıyla ele almadığımızı gösterir. Zira bu türden toplumsal rahatsızlıklarımız uzun yıllardır bizimle iç içe yaşamaktadır. Çareyi ise insan kalitesini artıran, kişilerin maddeye olan bağlılıklarının ve maddiyata verdikleri önceliğin yerine daha kutsi değerleri koyması gerektiğini öğütleyen bir eğitim sisteminin hayata geçirilmesi olarak ifade etmek mümkündür.