ABD,  Analiz,  Avrupa Birliği,  Enerji,  Genel

Amerikan Demokrasisi Açısından Tarihi Gün

Demokrat Parti Adayı Joe Biden ve Cumhuriyetçi Parti Adayı Donald Trumpın aday gösterildiği ve ABD iç politikası ve uluslararası politika açısından büyük öneme sahip ABD seçimleri 3 Kasım 2020’de yapılmıştır. Seçimlerde Joe Biden oyların %51,4’ünü almıştır.

Seçimler sonuçlandıktan sonra Trump’ın manipülatif ve çatışmacı siyaset anlayışı devam etmiştir. Seçim sonuçlarını geçersiz kılmak ve halkın gözünde meşru kılmak amacıyla birçok girişimde bulunmuştur. Seçim sonucunun kabul edileceği yani Joe Biden’ın kongre tarafından resmen ABD’nin 46. Başkanı ilan edileceği 6 Ocak 2021 günü ABD kongre binasına Trump taraftarlarınca saldırı düzenlenmiştir.

Yenilgiyi kabullenmeyen Başkan Donald Trump seçimlere usulsüzlük karıştığı iddiasıyla Beyaz Saray önünde çok sayıda kişiyi toplamıştır. Destekçilerine “Asla vazgeçmeyeceğiz, yenilgiyi asla kabul etmeyeceğiz” ifadelerini sarfetmiş ve destekçilerinin ülkeyi kurtarma yürüyüşü adı altında kongre binasına yürümelerini sağlamıştır. Güvenlik zafiyetinden dolayı bu kitle kolay bir şekilde kongre binasına girmiş ve şaşırtıcı sahnelerin izlenmesine neden olmuşlardır.

Bu mitingdeki söylemleri Trump taraftarlarının kongre binasına saldırmasında itici güç olmuştur. Seçim sonrası otoriter ülkelerde görülen sahnelere 6 Ocak günü ABD’nin demokrasi simgesi kongre binasında şahit olunmuştur. ABD’de bir yapıdan daha fazla anlam taşıyan ve Amerikan demokrasisinin bir simgesi olarak bilinen kongre binasına en son 1812-1814 yılları arasında baskın düzenlenmiş ve 200 yılı aşkın süredir ABD’de böyle bir tabloyla karşılaşılmamıştır.

Dört kişinin ölümüyle sonuçlanan bu olaylar demokrasi açısından endişe duyulmasına neden olmuştur. Olayın yaşandığı gün ilan edilen sokağa çıkma yasağının süresi 15 gün uzatılmıştır. Ülkede buna ek olarak güvenlik önlemlerinin artırılmasıyla asayiş sağlanmış gözükse de yaşanan bu travmatik olay küresel çapta büyük yankı uyandırmıştır.

Demokratlar ve Cumhuriyetçiler tüm bu yaşananlardan Trump’ı sorumlu tutmaktadır. Demokrasiye sahip çıkmak üzere iktidara aday olan Joe Biden yaşanan bu gelişmeyi“Hiçbir başkan kral olamaz. Başkan kanunların üzerinde değildir. Kongreye saldıranlar protestocu değil teröristtir. Yaşanan bu olaylar bir başkaldırıdır” sözleriyle kınamıştır. Eski ABD Başkanı Barack Obama ise görevdeki bir ABD başkanının meşru seçim sonuçlarını reddederek şiddeti körüklemesini tarihin unutulmaz bir yere saklayacağını ifade etmiştir.

Bu olayın yaşanmasıyla beraber Trump’a yönelik anayasada yer alan azil sürecinin başlatılması gündemdedir. Üç kategori içerisinde yer alan bir suçun işlenmesi halinde kongre tarafından başkana yönelik azil süreci başlatılmaktadır. Bu olay sonrasında üçüncü kategori olan ağır ve vahim suç veya başka kötü davranış kapsamında Trump’a yönelik azil süreci başlatılabilir. Ancak azil sürecinin başlatılması, ülkedeki ayrılıkları daha belirgin hale getireceği, çatışmaları körükleyeceği düşüncesiyle gerçekleşmeyebilir. 

Dr. Özgür Özdamar’ın da belirttiği gibi Trump kaybettiği iktidarını farklı yollardan tekrar almaya çalışmıştır. ABD’de kongreye yapılan bu saldırı aynı zamanda demokrasiye de yapılmış bir saldırıdır. Trump iktidarını sürdürebilmek için farklı görüşe sahip insanları birbirine düşürmüş ve onları sokağa dökmüştür. Demokrasi beşiği olarak tanımlanan ABD’de yaşanan bu gelişme demokratik kültürün gelişimine ket vurmuştur.

ABD’de bu olay bir darbe teşebbüsü veya iç savaş nedeni olarak görülmemelidir. Prof. Dr. İrfan Kaya Ülker’in de belirttiği gibi yaşanan bu gelişmeler Amerikan sisteminin kronik sorunları bulunduğunu göstermektedir. 

Prof. Dr. Tarık Oğuzlu ise Amerika’daki istikrarsızlığın ve karışıklığın liberal demokrasiyle yönetilen ülkelerin dünya siyasetindeki ağırlığını ve meşruiyetini zayıflatacağını, ABD’den ilham alan ülkelerin sayısında azalış seyredileceğini vurgulamaktadır. Doç. Dr. Göktürk Tüysüzoğlu da  2024’te Trump’ın tekrar aday olma ihtimalinin çok düşük olduğunu vurgulamaktadır. 

Prof. Dr. Sabri Sayarı Amerikan demokrasisinin kalbine yapılan bir saldırı olarak değerlendirdiği bu girişimin Amerikan imajında büyük tahribat yarattığını ifade etmiştir.Yaşanan bu gelişme otoriter rejimleri seçim sonuçlarını kabul etmeme konusunda cesaretlendirecektir. Joe Biden iktidara gelmeden önce iki önemli noktayı vurgulamıştır. Birincisi, demokratik ülkelerle işbirliğini arttırmak, ikincisi, otoriter rejimlerde demokratikleşme hareketlerini desteklemektir. Birinci noktayı gerçekleştirmek kısmen kolay gözükmektedir. Ancak Trump döneminde gerçekleşen bu demokrasiye yapılan saldırıdan sonra Biden’ın üzerinde durduğu demokrasiyi destekleme çabası otoriter rejimler tarafından gerçekçi sayılmayacağı için bu ikinci noktayı gerçekleştirmek zor olacaktır.

Yaşanan bu olay neticesinde Cumhuriyetçi Parti içerisinde önemli oranda görüş ayrılıkları ve parçalanmalar olacaktır. Bunun en önemli ipucu ABD Başkan Yardımcısı Mike Pence’in ortaya koyduğu tavırda gizlidir. Mike Penceyaşananların hayal kırıklığına uğrattığını ifade etmiş ve gerekirse Ulusal Muhafızlardan yardım alınmasına yönelik talepte bulunmuştur.

Seçimlerin sonuçlanmasından sonra yaşanan bu kongre binası baskını Balkanlar, Kafkasya, Orta Doğu, Orta Asya, Afrika vs. coğrafyasında değil dünyaya demokrasi ithal eden ve belirlediği değerler konusunda diğer ülkelere rol model olma çabasında olan Amerika Birleşik Devletleri’nde yaşanmıştır. Diğer ülkelere demokrasinin gerçeğe bürünmüş halinin kendilerinde olduğunu ifade eden ve benimsediği değerleri diğer ülkelere yayma/benimsetme amacıyla müdahalelerde bulunan ABD’de bu olayların yaşanması kendisine biçtiği değerlerin savunucusu ülke rolüne zarar vermiştir.

Paylaş:

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir