ABD,  Abdullah Ağar'ın Yazıları,  Analiz,  Enerji,  Genel,  Türk Dünyası

Afganistan’daki Kriz, Türkiye’ye Etkileri, Taliban ve Afgan Göçmenler Üzerine

 Sorunun Önce Kendi Coğrafyasında Çözülmesi Gerekiyor

Afganistan’da yaşanan krizin bir an evvel yerinde çözülmesi gerekiyor. Çok şey Taliban’ın yapabileceklerini etkilemeye bağlı, yoğun konsantrasyon ve uğraşın gerekli olduğu bu süreçte zaman büyük bir hızla azalıyor.

Buradaki en büyük risk, olaya müdahale etmede yetersiz kalmamız olur. Öncelikle Suriye ya da Irak gibi sınırdaş olmadığımız bir ülkeden bahsediyoruz. Kurabileceğiniz bir güvenli bölge ya da bir başka sınır ötesi alan yok. Milyonlarca insan Afganistan’dan Türkiye’ye doğru yürümeye başlasa maalesef Türkiye’nin yapabileceği hiçbir şey yok. Böyle bir temel sorun var. O nedenle Afganistan’ın istikrarına Afganistan’dan etki ya da müdahale son derece önemli. Soruna müdahil sınırdaş ülkelerle ya da küresellerle iş birliği ya da ortak etki de yine aynı derecede önem arz ediyor.
Bir diğer tarafıyla da büyük bir insani dramla karşı karşıyayız. Aşağı tükürseniz sakal yukarı tükürseniz bıyık durumu söz konusu. Sonuçta gelenler insan. Önceden gelenler, Taliban’ın ve IŞİD’in baskısından kaçan Şii mezhebine mensup insanlardı. Ama şimdi bu gelenlerin büyük çoğunluğu Türk soylular ve Sünniler.
Bir başka tarafıyla da sorunun öncelikle kendi coğrafyasında çözülmesi için elde yeterli argüman ve araç yok.

Son 3 Yılda Göç Eden Afganların Sayısı Suriyelilerden Fazla

Afganların Türkiye’ye yönelik göçlerinin son üç yılda ciddi bir şekilde arttığını söylememiz gerekiyor. Bu göç dalgasını tetikleyen en önemli unsurun da Taliban olduğunu biliyoruz. Bundan sonraki süreçte de göç dalgasını yine Taliban’ın Afganistan vatandaşlarına gösterdiği tutum belirleyici olacak. Uluslararası kaynaklar son üç yılda 372 bin Afganlı göçmenin Türkiye’ye geldiğini söylüyor.

Gerçekler, Spekülasyonlar ve Gerilim

 
Bir diğer tarafıyla da sorunun sağduyu çerçevesinde çözülmesi gerekiyor ama Türk toplumu çok kırılganlaşmış durumda. Birtakım asparagas haberler, spekülasyonlar, komplo teorileri almış başını gitmiş ve bu kırılganlığı besliyor. Böyle de bir başka durum var. Konu hakkında doğru muhakeme için gerekli olan bilgi eksikliği ile yanlış yönlendirmeye açık bilgi kirliliği çok yüksek. Bu gibi durumlar da zaten pamuk ipliğinde olan süreci çok daha fazla tehlikeli bir boyuta taşıyabilir.

Üç yıldır Türkiye böyle bir sorunla karşı karşıya. Bugün yeni ortaya çıkan bir durum değil bu. Üç yıldır Türkiye’ye en çok kontrolsüz göç Afganlar tarafından gerçekleştirildi. 372 bin. Bu açıdan bakıldığında son üç yılda Suriyelilerden bile daha fazla.
Yabancı kaynaklarda günde 500 ila 2 bin civarında kontrolsüz göçmenin Türkiye sınırlarından geçmeye çalıştığı ifade ediliyor. Bir başka kaynakta Taliban baskısını arttığı bu süreçte ülkeden haftada 30 bin Afgan’ın çıktığı ifade ediliyor.
Konuyla ilgili bir diğer veri de; çatışmalarla birlikte Afganistan içerisinde hareketlenen 300 bin civarında insan var. Taliban’ın ele geçirdiği bölgelerden, merkezi hükümet kontrolündeki bölgelere kaçmışlar.
Bu rakamlar büyür mü? İşte sorunun bam teli burası. Çünkü bu tamamen Taliban’ın ortaya koyacağı tutuma bağlı.
Bu rakamlar ya da sorun sadece Amerikalılara angaje çalışmış olan insanlarla ilgili değil. Onların sayısı 55 bin seviyesinde. Yani 10-13 bin kendileri, aileleri ile beraber 50-55 bin gibi bir rakam var, Onlar Taliban’dan kaçması sağlam gerekçesi olanlar. Ama büyük sorunun yanında küçük bir parçalar. Asıl sorun Taliban etkisiyle hareketlenebilecek milyonlar. Ülke içinde yaşayabilecekleri bir alan kalmazsa, civardaki ülkeleri istikrarsızlaştıracaklar ve Türkiye’de bundan payını alacak.
Şu ana kadar kendi ülkelerinde 300 bin insanın hareketlenmesi tehdidi tanımlamakta bize yardımcı oluyor. Bir diğer parametre de etkisi altına giren alanlarda kalan insanlara Taliban’ın yaklaşımı. Sorunu çözmek için buralardan etki ortaya koymak gerektiğini düşünüyorum. Düzensiz göç, adı üstünde, başlamışsa düzensizlik ve istikrarsızlık üretir ve büyük kitle hareketlenmeden etki üretmek gerekiyor.
Yani aslında büyük bir zamanla yarış var ve konuyla ilgili zamanın boşa akmaması, geç olmadan mutlaka bir şeyler yapılması gerekiyor.
Yoksa Taliban’ın ortaya koymuş olduğu etki inisiyatif eksikliğinde şekillenirse belirsizlik ve tehdit büyüyebilir. Ne olur bilinmez. Kontrolsüz bir şekilde hiçbir şey olmaya da bilir, milyonlar da göç edebilir.

Afgan Göçmenler ve İran’ın İzlediği Politikanın Türkiye’ye Yansıması

Taliban şimdi ele geçirmiş olduğu alanlardaki ahaliye karşı bir intikamcı, baskı, şiddet veya radikal uygulamalar ortaya koyarsa çok büyük kitlelerin hareketleneceğini öngörmek zorundayız. Kaçabilecekleri çok farklı yerler var. Öncelikli olarak merkezi hükümetin kuvvetli olduğu yerlere kaçacaklar ama oraları da baskı altına alırsa İran ve Pakistan’ın üstleneceği rol de önemli. Şu ana kadar en büyük Afgan göçü alan yer Pakistan. İran ise son derece kurnaz bir şekilde Türkiye yolunu açıyor. İşin en kötü taraflarından birisi de o. Daha önce Afganistan’dan kaçan Şii Hazaraları kendi menfaatleri için kullanmıştı. Onlardan Fatimiyyun Tugayı ve başka çeşitli silahlı üniteler kurmuştu ve onları Irak’taki Suriye’deki iç savaş ve güç mücadelelerinde kullandığı hatta Yemen’e bile gönderdiği konuşulmuştu.

Afgan Göçmenler Neden Türkiye’yi Seçiyor? 

Afgan göçmenler açısından Türkiye, yaşamlarını sürdürebilecekleri bir ülke olabileceği gibi Avrupa’ya geçiş güzergâhı olacak bir köprü manası da taşıyor. Ancak bununla birlikte Türkiye’de kalmak isteyen Afgan göçmenlerin çoğunlukta olacağı ihtimali yüksek görünüyor. Göçmenler arasında Türkiye’de kalmak isteyenlerin çoğunlukta olacağını düşünüyorum. Türkiye onlar açısından güvenli bir ülke. Sosyo-kültürel anlamda da kendilerini yakın hissettikleri bir ülke. Ama şöyle bir gerçek var, bu sorun ancak ABD ve Avrupa Birliği ile beraber çözülebilir.
Ve ABD ile AB, konu ile ilgili üzerinde risk, baskı ya da fayda hissetmezse çözüme ortak olmaz. Hatta baskı, maniple ve kırılganlık aygıtı olarak kullanmaya dahi kalkabilir.
“Sofrayı kim kurduysa o kaldırsın!” demek gerekiyor, ama bu sofrayı ABD kurdu, ancak Türkiye’nin kaldırmak zorunda kaldığı, son derece can sıkıcı bir durum var. Bu, Türkiye’ye yapılan çok büyük bir haksızlık.
Kabil Havalimanı ve jeopolitik fayda sorunun çözümünde anahtar rol oynayabilir. Çünkü Batı, bir şekilde Afganistan’da hala kalmak ve etki üretmek istiyor.

Batı ülkelerinin oluşacak riskleri önlemek amacıyla meseleyi Türkiye’ye yıkma eğiliminde oldukları aşikardır.
İngiltere, NATO’nun Afganistan’da kalması yönünde çağrılar yaptı ama kimse İngiltere’yi dinlemedi. Almanya’nın Kunduz’da kampları vardı ama şimdi son derece rahat ve hoyrat.
Kendileri için bir ironi yapayım: 3,5 trilyon avroluk bir tehdidi, 3,5 milyar avro vererek Türkiye’nin sırtına yıkma eğilimi içerisindeler. Bu da Türkiye’nin ekonomik anlamdaki hassasiyetlerini nasıl kullandıklarını gösteren son derece kurnaz bir siyasete ve stratejiye karşılık geliyor.
Bu sorun Türkiye’nin sorunu değil, Suriye meselesinde de öyleydi. İstikrarsızlık yaratıyorlar, istikrarsızlığın teolojik ve jeopolitik kaymağını yiyorlar, karşılaştıkları demografik tehdidi de 3,5 milyar avroluk paketlerle Türkiye’ye yıkıyorlar.
Bu durumu eleştirebiliriz, çok kızgınız ve kırılganız ama bu sorunu çözmüyor. Gerçekler üzerinden meseleleri çözmek durumundayız. Bu noktada toplumsal bir sağduyuya da ihtiyaç var. Çünkü kırılganlıklarımız da, öfkelerimiz de kullanılıyor. Unutmayın lütfen, 4. Nesil, Asimetrik savaşlar bu.
Üstüne salgının gölgesinde jeopolitik bir türbülansın içindeyiz. Öncelikli fikrim sorunun yerinde çözülmesi. Türkiye’nin bir şekilde Afganistan’daki meseleyi yerinde çözecek şekilde tedbirler geliştirmesi lazım. Bunun önemli bir adımı da atılmış durumda. Milli Savunma Bakanı Hulusi Akar da şu an Pakistan’da konuyla ilgili görüşmeler yapıyor. Pakistan’ın Taliban üzerinde etkisi büyük. Ümit ederim ziyaretin olumlu sonuçları olur.

Paylaş:

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir