Analiz,  Genel,  Orta Doğu,  Türk Dünyası

Türkmeneli Güncesi


Irak’ta son günlerde Türkmenler’in yaşadığı bazı sorunlardan bahsetmek ve bu sorunların geçmişini de ortaya koyarak, ana akım medyamızda çok fazla gündem olmayan Irak Türkmenlerinin bir nebze sesi olmak istemekteyim. İsterseniz öncelikle Irak Türkmenleri’nin tarihi geçmişini ve  yaşanan önemli kırılma noktalarını biraz hatırlayalım.

Irak Türkmenleri Batı’ya doğru göç eden ve Irak’ın kuzeyinde bu coğrafyayı kendine vatan olarak seçen Oğuz boylarından olan Türklerdir. Irak Türkmenleri asırlar boyunca bu coğrafyada bir uygarlık oluşturmuşlar ve bu topraklarda hâkimiyet kurmuşlardır. Irak Türkmenleri siyasi varlığı olan bir devlete göç edip orada bir azınlık oluşturmamışlar, tersine Irak devletinin kurulmasından onlarca asır önceve hatta Türklerin Anadolu’ya yerleşmelerinden önce yaşamışlar ve bu toprakların asil unsuru olmuşlardır.


Irak Türkmenleri, Irak’ın Osmanlı hâkimiyeti boyunca bu topraklarda özgür bir hayat yaşarlarken ne yazık ki 1. Dünya Savaşından sonra Osmanlı Devleti Irak’taki topraklarından çıkmak zorunda kalınca Anadolu Türkleri ile bağlarını koruyamadı. Ulusal mücadele zaferinden sonra Hatay anavatan topraklarına katılsa da anavatan sınırları içinde yer alması için büyük mücadele verilen Musul vilayeti, Irak’a bırakıldı. Irak Türkmenleri, üzerinde yaşadıkları topraklara bağlı oldukları için Lozan Anlaşması akabinde Irak devletinin kurulması aşamasında Anadolu topraklarına göç etmemeyi ve kendi vatanlarında yaşamayı seçmiş, içinde yaşadıkları ülkeye sadakat göstermekle birlikte kendilerini en azından kültürel ve manevi bağlar yönünden hep büyük Türk Dünyasının bir parçası olarak görmüşlerdir.


Irak Türkmenleri çok aydın ve kültürlü bir toplumdur. Üstelik milli şuura yetişen Türkmenler her zaman Irak’ın toprak bütünlüğünden yana oldukları en önemli özelliklerinden biridir. Fakat ne yazık ki Türkmenler ülkelerine bu bağlılığa rağmen Arap Irak devletinde hep dışlanmışlar, hakları çiğnenmiş, anayasal yapıda onlara hep yokmuşlar gibi davranılmış ve hep Türkiye’nin bir uzantısı gözüyle bakılmıştır. Türkmenlere karşı çeşitli dönemlerde baskı uygulanmış, topraklarına sürekli el konmuş, defalarca katliamlara maruz kalmışlar, zorunlu göçe tabi tutulmuşlar ve aydın kesimleri ya idam edilmiş ya da zindanlara atılmıştır. Hem İngilizler hem de yeni kurulan Irak devleti otoriteleri bu topraklarda Türk’ün yaşamasını içlerine sindirememiş ve bu halkı zamanlaya Araplaştırmaya ya da göç ettirmeye yönelmişlerdir. Kraliyet dönemi boyunca Türkmenler siyasi ve kültürel haklarından mahrum kalmışlar ve yok sayılmışlardır. 1958’e kadar yumuşak bir asimilasyon süreci yaşayan Türkmenler, 14 Temmuz 1959’da etnik temizliğe yani katliama maruz kalmıştır.


İngiliz işgalinin ardından siyasal sistemden dışlananTürkmenlerin beklentileri, Irak’ın ABD işgalinin ardından da karşılanmadı. 2003 yılında ABD’nin Irak’ı işgal etmesinden hemen sonra Amerikan Ordusu ve hükümetinin katkı ve yardımıyla Kürt grupları Kerkük şehrine ve diğer Türk bölgelerine akın ettirdiler. Bu grupların ilk işi şehirdeki tapu ve nüfus kayıtlarını yağmalamak ve yakmak oldu. Kürt silahlı grupları tüm devlet dairelerini işgal edip, buralara Kürt bölgelerinden getirttikleri müdürleri atamışlardır. Bunun sonucunda vali, il meclisi başkanı ve üyelerinin çoğunluğu, belediye başkanı ve polis müdürü Kürtlerden olmuştur. Kürt grupları bu sayede Kerkük şehrine ve diğer Türkmen bölgelerine tamamen hâkim olmuşlar ve bu gücü kullanarak Türkmenlere ait yüzlerce ev ve yerine el koymuşlardır.


Irak Geçiş Dönemi Yönetim Kanunu ve 2005 yılı anayasası incelendiğinde Irak halkına, kamuya ait eğitim kurumlarında, ana dillerini öğretme ve öğrenme hakkı tanınmış olmasına rağmen Türkmenlerin hazırlıksız olmaları ve merkezi yönetimin ihtiyaç duyulan desteği sağlamaması sebebiyle bu alanda ciddi sıkıntılar yaşanmıştır. Anayasal haklarla ilgili diğer önemli konuysa Türkmenlerin idari, kültürel ve siyasi haklarının güvence altına alınmasıdır. Geçiş Dönemi Yönetimi Türkmenlerin idari, kültürel ve siyasi haklarını güvence altına almış ancak bu hakların ne anlama geldiğini açıkça ortaya koymamıştır. Nitekim Türkmenler, 2012’de bir yasa tasarısı ile bu konuyu Irak Meclisi’ne taşıdı, 21 Nisan 2012’de mecliste düzenlenen özel oturumla da Türkmenlerin sorunları dile getirildi. Özel oturumun ardından bu önerilerin raporlaştırılarak Irak Meclisi tarafından kabul edilmesiyle Türkmen hakları yasa çalışmaları başlamış oldu. “Türkmen Haklarını Düzenleme Yasasıolarak adlandırılan bu yasa taslağı, 1 Kasım 2014 tarihinde Irak Meclisi’ne taşındı ancak yapılan oturumda yasanın gündeme alınabilmesi için gerekli oy çoğunluğunun sağlanamaması nedeniyle yasa gündeme alınamadı.


Irak Parlamentosunda nüfusuna göre temsil edilemeyenTürkmenlere, Kabinede bakanlarına yer verilmiyor. Devletin üst düzey mevkilerinde Türkmen yetkili bulmak çok zor. Birkaç bürokrat dışında Türkmenleriyi konumlara getirilmiyor. Irak’ın asli unsur olarak kabul edilen Türkmenlerin Irak hükümetlerindeki temsili 2004-2014 yıllar arasında oldu. Oysa Haydar İbadi döneminde (2014-2018) ekonomik kriz nedeniyle bazı bakanlıklar birleştirilmiştir. Bu durum da Türkmenlerin hükümetteki temsiline olumsuz yansımıştır.


Son dönemde Bağdat’ta oldukça geniş ve büyük protesto gösterileri yapılmış ve devletin artık İran ve Amerika güdümünden çıkması istenmişti. Bunun sonucu olarak eski hükümet düşmüş ve yeni hükümeti kurmak için Cumhurbaşkanı üst üste üç adaya da yetkiverdi ancak üçüde başarısız oldu. Dördüncü aday Mustafa El-Kazimi yeni hükümeti kurmayı başardı ve her etnik gruptan bakanlar seçti. Irak’ta her hükümet milli mutabakat hükümeti gibi kurulur, her dini ve mezhepsel topluluklar mutlaka bakanlık düzeyinde temsil edilir. Türkmenlerden de bir bakanı seçmesi bekleniyordu ancak son dakikada ne olduysa bu kararından döndü.


Türkmenlerin Kazimi hükümetinde temsil edilmesi için çaba gösteren Erşat SalihiIrak’taki hükümet dengesi içinde Şii, Sünni ve Kürt dengesi var. Biz Türkmenler olarak, ne Şiilerin içinden bir bakanlık bizi temsil edebilir, ne de Sünnilerin içinden biri olursa bizi temsil eder. Bizim isteğimiz hükümetin içinde Türkmenleri temsil eden ve Türkmen olan bir bakan olmasıdır. Kürtler nasıl Kürt adıyla bakan oluyorsa biz de Türkmen adıyla bakan olmayı istiyoruz.” açıklamasında bulundu.


Salihi’nin açıklamasına bakıldığında Türkmenlerin neden temsil edilmediği kolay bir şekilde anlaşılabilmektedir. 2003 yılından itibaren Şii, Sünni ve Kürt denklemi üzerine inşa edilen siyasi süreç, Kazımi hükümetinde bir kez daha vurgulanmıştır.


Irak Türkmenleri her türlü şiddet ve haksızlığa uğramalarına karşın hiçbir dönemde diğer grupların yaptığı gibi isyana kalkışmamışlar, Irak’ı bölünmekten kurtarmışlardır. Bunun en önemli sebebiniTürkmenlerin, aydın ve elit tabakadan oluşmasıdır. Ancak terörle mücadelede büyük bir direniş gösterenve ülkenin bütünlüğü yönünde Irak Merkezi Hükümetini sürekli destekleyen Türkmenlerin dışlanmasının ve ayrımcılığa uğramasının tekrarı, ülkede güvenlik ve istikrarın sağlanması çabalarına hizmet etmeyebilir.


Türkmenler yaklaşık bir asırdır siyasal, kültürel ve idari haklardan mahrum bırakılarak yok sayılmaya; göç, terör, asimilasyon ve etnik temizlik gibi insan hakve hürriyetine aykırı muamelelere maruz bırakılarak yok edilmeye çalışılıyor. Buna karşın süreç, Türkmenlere ağır şartlar altında hayatta kalabilme ve mukavemet geliştirerek ayakta durmayı öğretmiştir.


Yaşanılan sorunların çözümüne odaklanırsak ilk olarak Türkmenler’in barış masalarında söz hakkının olması gerekmektedir. Böylece kültürel, siyasi ve ekonomik haklarını koruyabilirler. Türkmenlerin sorunları Irak’taki etnik gruplarla diyalog içerisinde, uzlaşma ve anlaşmalar ile olacaktır. Bu da hem komşu ülkeler özellikle Türkiye gibi ülkelerin ve Birleşmiş Milletler’in garantörlüğünde gerçekleşirUnutmamak gerekir ki Irak’ta Türkmenlerin varlığı, siyasi örgütlenmesi ve Türkmenlik bilinci köklüdür. ÖzellikleTürkiye’nin oradaki kardeşlerine karşı sorumlulukları, konuyla ilgili atması gereken önemli adımları vardırMisak-ı Milli kapsamında bu bölge Türk dış politikasının milli egemenlik alanıdır.  Bu nedenle Türkiye bu konuda bölgede daha da etkili olmalıdır. Nitekim Türkmenler barış masalarında yer alırken Türkiye’nin desteğini almaları, yaşadıkları diğer sorunların çözülmesinde etkili olacaktır. Ayrıca Türkmenlerin tekrar can güvenliklerini sağlayabilmek için Türkiye’den yardım alabileceklerine inanmaları; usulsüz uygulamalarla ezilen, etki alanı sınırlanan, göçe zorlanan, toprağını kaybeden Türkmenlerin arkasında Türkiye’yi hissetmesi, Türkmenlere sadece moral değil, aynı zamanda yeniden umut da verecektir.


Türkiye, DEAŞ nedeniyle göç eden Türkmenlere, gerek kendi topraklarında, gerek ise Irak’ta insani yardım alanında büyük destek vermiştir. Ancak Türkmenler konusunda izlenen politikanın, insani yardım ekseninin ötesinde bir stratejik bakış açısıyla yeniden tanımlanması gerekmektedir. Önceliği can güvenliği olan Türkmenlerin bu ihtiyacının sağlanması, diğer tüm faaliyetler için ilk koşuldur.


Türkiye’nin Türkmenler konusunda yapabileceği diğerbir girişim ise DEAŞ’tan temizlenen topraklara Türkmenlerin dönüş sürecinin, mümkün olduğunca güvenli olmasının sağlanmasıdır. Başka bir deyişle Türkiye, DEAŞ’ın zorla göç ettirdiği tüm Türkmenlerin geri dönme sürecini yakından takip etmelidir. Ayrıca o insanların kendi kendilerini nasıl yönetecekleri ve ekonomik olarak nasıl hareket edecekleri gibi konularda destek olabilir. Bu yalnızca Türkmenlerin değil, bölgedeki diğer ülkelerin de kalkınmasına büyük katkı sağlayacaktır. Bu destek Türkiye’nin o ülkelerle olan komşuluk ilişkilerinin gelişmesi açısından da önemlidir.


Bununla birlikte Türkmenler kendi aralarında birlik ve beraberlik içinde olmalıdırlar. Söylem birliği elzemdir. Milli menfaat çerçevesinde lobi çalışmaları doğrultusunda Türkmenler her şeye kadir olacaklar.


Ayriyeten Türkmenler, Türkmen toplumunun bundan sonra geleceğini tayin etme noktasında kendi seçimini yapabilecek, özerklikten de kaçınmayacaklardır. Özerk bir bölge kurulması Irak anayasası da bile geçerlidir. Türkmenler kendi bölgelerini ilan edebilirler. Türkmen vekiller mezhepsel olarak bölünmeyeceklerini belirtip verdikleri özerklik mesajındaki gibi Türkmenleri mezhepsel bölmek isteyenler yine başarılı olamayacak, Türkmeneli bölgesinde hiç kimse işlerine karışma cesaretinde bulunamayacaktır.

Son olarakTürkmenlerin can güvenliğinin sağlanması ve kimliklerinin korunması için sadece yumuşak güç unsurlarının değil, gerektiğinde sert güç unsurlarının da kullanılabileceği, konuyu ilgilendiren tüm aktörlere güçlü bir biçimde hatırlatılmalıdır.

Paylaş:

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir