ABD,  Analiz,  Enerji,  Genel,  Orta Doğu,  Savunma

SURİYE’ DEKİ SON GELİŞMELER

 

Kovid-19 salgını ve ABD’de yaşanan son gelişmelerden dolayı medyada kendine pek yer bulamayan Suriye’de önemli gelişmeler olmakta ve bu gelişmeler bizim için en az Covid-19 kadar hayati önem taşımaktadır. Hali hazırda iç savaşın devam ettiği kapı komşumuzda yaşanan son olayları hatırlatmanın faydalı olacağı kanaatindeyiz. Bunlardan biri geçtiğimiz günlerde MİG-29 savaş uçaklarının Moskova hükümeti tarafından Esad rejimine verilmesi diğeri Beşşar Esad’ın İran ile yakınlığıyla bilinen kuzeni Rami Mahluf’un mallarına el konulması, bir diğeri ise Moskova ve Washington hükümetlerinin İran’ı Suriye’den uzaklaştırma çabaları olarak özetlenebilir.

Geçtiğimiz günlerde Rusya’nın Suriye Büyükelçiliği Twitterhesabından yaptığı açıklamada, “Ülkelerimiz arasındaki askeri ve teknik iş birliği çerçevesinde Suriye Arap Ordusu, gelişmiş MİG-29 savaş uçaklarının ikinci grubunu Rusya’dan teslim aldı. Suriye bu uçaklarla görev yapmaya başladı” ifadelerini kullandı. Suriye Ordusu bu savaş uçakları hem İsrail hava saldırılarını engellemek hem de bölgedeki muhalif grupları temizlemek için kullanmayı amaçlıyor.

Geçtiğimiz Mayıs ayı içerisinde Beşşar Esad milyarder kuzeni Rami Mahluf’un vergi borcu olduğunu öne sürerek mallarına el koymuştu. Rami Mahluf’un Suriye ekonomisinin %60’ını oluşturduğunu ve Suriye rejimi içinde büyük bir prestije sahip olduğunu biliyoruz. Mahluf’un son zamanlarda kamuoyuna açıklamalar yapması ise Suriye yönetimindeki elitler arasında yaşanan derin çatlağın bir kanıtı olarak değerlendiriliyor. Mısır’ın Port Said kentindeki gümrük idaresi, Mahluf’a ait “Milkman” şirketinin ihraç ürünlerini taşıyan gemide süt ve süt tozu kolileri içerisine gizlenmiş uyuşturucu haplara el konduğunu açıklaması konuyu biraz daha çetrefilli bir noktaya taşıyor. Mısır’ın böyle bir işi ABD’nin bilgisi dışında yapma ihtimali söz konusu değilken, Rusya’nın da olaya bir tepki göstermemesi çıkarların bir noktada birleştiğine işaret ediyor. Rusya ve ABD Rami Mahluf’un İran için Suriye’de kilit isimlerden olduğunun farkında ve İran’ı bölgeden uzaklaştırmak adına yapılan hamlenin sadece Mahluf’a para ve prestij kaybettirmekle kalmayarak bunun ötesinde etkilerinin olacağı hesaplanmış durumda. Daha derine indiğimiz zaman Mahluf’un İran Devrim Muhafızları Ordusuyla petrol, doğalgaz, telekomünikasyon alanlarında işbirliği yaptığını, öldürülmeden önce Kasım Süleymani ile görüştüğünü, Al-Bustan derneği aracılığıyla İran uzantılı Şii terör örgütüne maddi desek sağladığı yabancı basın kuruluşlarında epey yer almış ve uzun süre gündemde kalmıştı.  Dolayısıyla ABD ve Rusya Mahluf’u sahne dışına çıkarırsa İran’ın Suriye’deki konumu zayıflayacak ve itibar kaybına uğrayacaktır.  Washington ve Moskova hükümetlerinin İran’ı Bukemalbölgesinden çıkarma konusunda gizli bir antlaşmaya vardıkları doğrulanmasa bile iki ülkenin de Suriye’nin kaynaklarını İran’la paylaşmaya niyetli olmadıkları anlaşılıyor.  Bunun yanı sıra İran’ın Lazkiye Limanında kendine yer bulması yani İran’ın Doğu Akdeniz’e açılması, Suriye’nin Deyrizor ilinin Irak sınırında, Esad rejimi bölgesinde bulunan Bukemal ilçesi, fiilen İran Devrim Muhafızları Ordusu mensuplarının komutasındaki Fatimiyyun Tugayı bölgede ABD destekli YPG/PKK terör örgütleriyle sürekli bir çatışma içerisinde. Suriye’nin doğusundaki Deyrizor’un petrol sahalarını 2014yılında IŞİD ele geçirmiş, ABD liderliğindeki IŞİD ile mücadele koalisyonu, Suriye Demokratik Güçleri ile yürütülen operasyonda 2017 ve 2018 yıllarında bu petrol sahalarını aşamalı olarak geri almıştı. Aradaki 2 yıllık dönemde terör örgütü IŞİD’in petrol satışından yaklaşık 750 milyon dolar elde ettiği tahmin ediliyor. Vilayeti ikiye bölen Fırat Nehri’nin doğusu Suriye’nin en büyük petrol sahalarını oluşturuyor.  11 petrol yatağının yer aldığı bölge Suriye enerji kaynaklarının yaklaşık üçte birini oluşturuyor. Deyrizorvilayetinin bir bölümü YPG’nin kontrolünde bulunuyor ve İran’ın Suriye’de Araplardan silahlı güç kurması anlamına gelen bu uygulama bir ilk niteliği taşıyor.

Son olarak Rusya’nın El-Nusra’nın kolu olan HTŞ’yi (Heyet Tahrir El Şam) terör örgütü listesine eklemesi Rusya’nın daha uzun bir süre bölgede kalıcı olduğunun göstergelerinden biri olarak kabul edilebilir.

Türkiye ise hem siyasi hem de askeri manada bölgedeki varlığını her geçen gün daha güçlü ve kalıcı hale getirmektedir. Bu noktada atıla adımlar küresel salgının dünyanın tek gündemi haline gelmesi sebebiyle gölgede kalsa da Türkiye’nin bir gözünün de daima bu bölgede olduğunu belirtmek gerekir.

Paylaş:

Bir yorum

  • Ceyhun

    Güncel olayları bu kadar yakından takip etmeniz ve diğer haber kaynaklarında kolayca ulaşamadığımız bilgileri gün yüzüne çıkarmanız gerçekten takdiri hakeden bir durum herkesin emeğine sağlık iyi çalışmalar.

Ceyhun için bir cevap yazın Cevabı iptal et

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir