Analiz,  Genel

Milli Eğitim Meselemiz

 

Eğitim, Türk Dil Kurumu’na göre çocukların ve gençlerin toplum yaşayışında yerlerini almaları için gerekli bilgi, beceri ve anlayışları elde etmelerine, kişiliklerini geliştirmelerine okul içinde veya dışında, doğrudan veya dolaylı yardım etme, terbiye anlamına gelirken yine aynı kaynakta maarif kelimesi bilgi ve kültür, öğretim ve eğitim sistemi anlamına gelmektedir. Elbette ki eğitim bir toplumun üzerinde durması gereken en önemli konuların başında gelmektedir ve toplumlar içim en kıymetli yatırım insana yapılan yatırımdır. İnsanın içerisindeki cevher-i aslisini ortaya çıkarmak ise belli eğitim modelleri uygulanarak gerçekleştirilebilecek bir durumdur.

Eğitimin tanımında terminolojik manada bir sorun yaşamazken bu kelimenin içinin boşaltıldığı, yeterince doldurulmadığı ya da kasti olan düşüncelerle tahrip edildiğini görüyoruz. Esasen bakıldığında bizce eğitimin iki görevi vardır: Birincisi milli kültür ve şuur yaratmak, ikincisi de bu kültür ve şuur içinde kalkınmaya katkıda bulunmaktır. Ancak maalesef günümüz eğitim sistemi milli kültürden uzak şuursuz fertler yetiştirmektedir. Bir ülkenin en kıymetli sermayesi gençleri ve çocuklarıyken biz bu sistemle görüyoruz ki en kıymetli sermayemiz köreltilmekte, tekâmülü duraklatılmakta ve neticede hem milli manevi değerlerden yoksun hem de ilmi anlamda yetersiz bireyler ortaya çıkmaktadır.

Milli Eğitimin Genel Amaçları

Milli eğitim sistemimizin genel amaçlarını incelediğimizde insanın cevher-i aslisini ortaya çıkartmak ve geliştirmek adına hizmet eden maddeleri görüyoruz. Ancak bu maddelerin prosedürde kalıp kalmadığı, pratikte ne denli uygulanabildiği kafalarda bir soru işareti olarak yerini korumaktadır. Örneğin 1739 sayılı Milli Eğitim Temel Kanunu’nda ‘Türk Milli Eğitiminin Genel Amaçları’ başlığı altında şu maddeye yer verilmektedir.

1– ‘Türk Millî Eğitiminin genel amacı, Türk milletinin bütün fertlerini, Atatürk İnkılap ve ilkelerine ve Anayasa’da ifadesini bulan Atatürk milliyetçiliğine bağlı; Türk milletinin millî, ahlaki, insani, manevi ve kültürel değerlerini benimseyen, koruyan ve geliştiren; ailesini, vatanını, milletini seven ve daima yüceltmeye çalışan; insan haklarına ve Anayasa’nın başlangıcındaki temel ilkelere dayanan demokratik, laik ve sosyal bir hukuk devleti olan Türkiye Cumhuriyeti’ne karşı görev ve sorumluluklarını bilen ve bunları davranış hâline getirmiş yurttaşlar olarak yetiştirmek.’

Prosedürde her şey çok güzel ancak bu madde yalnızca kağıt üstünde kalmıştır. Uygulamalarda ise art niyet kokan örneklere rastlanmaktadır. Örneğin 2017 senesinde medyada ‘5. sınıf sosyal bilgiler kitabından, “Atatürkçülüğü ve Atatürk İnkılaplarını Öğreniyorum” ve “Atatürk İlke ve İnkılapları” bölümleri çıkarıldı.’ haberlerine rastlamıştık.
2- ‘Türk Milli Eğitiminin Genel Amaçları’ nın bir başka maddesinde ise ‘Beden, zihin, ahlak, ruh ve duygu bakımından dengeli ve sağlıklı şekilde gelişmiş bir kişiliğe ve karaktere, hür ve bilimsel düşünme gücüne, geniş bir dünya görüşüne sahip; insan haklarına saygılı, kişilik ve teşebbüse değer veren ve topluma karşı sorumluluk duyan; yapıcı, yaratıcı ve verimli kişiler olarak yetiştirmek’ amacına yer verilmektedir.
Bu maddeyi incelediğimizde de geniş bir dünya görüşü ile ne kastedilmek istendiği açık bırakılmıştır ve istismara açıktır. Geniş bir dünya görüşü deyince insanların aklına modern bir birey kavramı gelmektedir. Burada şu soru sorulmalıdır. Modern bir bireye mi yoksa Türk tarihinden ve geleneklerinden şuur almış bir gençliğe mi ihtiyacımız vardır? Yahut modern birey kavramıyla anlatılmak istenilen ya da bize dayatılmak istenilen insan modeli nedir?

3- ‘İlgi, istidat ve kabiliyetlerini geliştirerek gerekli bilgi, beceri, davranışlar ve birlikte iş görme alışkanlığı kazandırmak suretiyle hayata hazırlamak ve onların, kendilerini mutlu kılacak ve toplumun mutluluğuna katkıda bulunacak bir meslek sahibi olmalarını sağlamak.

Genel amaçların üçüncü maddesine katılıyoruz. İnsanın ilgi, istidat ve kabiliyetleri doğrultusunda geliştirilip yetiştirilmesi çok önemli bir husustur. Çünkü bir insan ilgili ve yetenekli olduğu bir alanda çalışmaktan hoşnut olacak ve bu durumda verimi artacaktır. Ancak sorun şu ki bu düzende gençlerimiz zevk aldığı, hoşnut olduğu alana yönelmektense daha fazla maddi gelir elde edebileceği alanları seçmeyi tercih ediyor. Örneğin müzik ve görsel sanatlara ilgisi olan bir çocuk gelecek kaygısı sebebiyle farklı mesleklere yönelmesi gerektiği diktesi ile karşı karşıya kalıp yetenek sınavları yerine mevcut sistemin üniversite sınavlarına hazırlanmak durumunda bırakılıyor ya da belli zanaat veya meslek lisesi bölümleri başarısız öğrenciler ile doldurulup atıl duruma getiriliyor.

4- ‘Böylece, bir yandan Türk vatandaşlarının ve Türk toplumunun refah ve mutluluğunu artırmak; öte yandan millî birlik ve bütünlük içinde iktisadi, sosyal ve kültürel kalkınmayı desteklemek ve hızlandırmak ve nihayet Türk milletini çağdaş uygarlığın yapıcı, yaratıcı, seçkin bir ortağı yapmaktır.’
Son maddede belirtildiği üzere en büyük amacımız Türk milletini en üst seviyeye çıkarmak ve Türk milletinin daima ileri gitmesini sağlamak olmalıdır. Bunun yolu ise milli şuur ile donanmış nesiller yetiştirmekten geçer. Ayakları yere basan, milletin derdini, tarihini ve kültürünü bilen bir nesil var etmeliyiz. Dündar Taşer’in söylediği gibi ‘Biz, dünyanın en büyük imparatorluklarını kurmuş ve hâkimiyetini eski dünyanın bilinen her köşesinde yürütmüş bir milletiz.’ ‘Biz bir cihan devletinin kalıntısı üstünde cihan hâkimlerinin evlatları olarak oturuyoruz.’ Bu şuur tüm nesillerimize aşılanmalıdır. Her Türk genci bu şuur ile dolup taşmalı ve kendinde bir şeyleri başarabilme azmini görebilmelidir. Tarihinden güç alan bir millet daima yükselecektir. Biz eğitimcilerin başlıca görevi de nesillerimize tarihini en iyi şekilde anlatmak olacaktır. Ondan kuvvet alacak genç nesiller geçmişinin şanına yaraşır işler yapacaktır.

Bu düşüncelerden hareketle bizce Milli Eğitimin Genel Amaçları şunlar olmalıdır:

– Türk insanını yaşı ne olursa olsun tarihinden, geleneklerinden şuur almış olan insanlar olarak yetiştirmek.
– Türk milletinin sosyal ve ekonomik ihtiyaçlarına göre hedefler tayin etmek.
– Türk insanını topluma yük olmadan yaşatmak, üretici olarak yetiştirmek.

Ancak bu amaçlar doğrultusunda doğru istikamette hareket edebileceğimize inanıyoruz ve bu amaçların sağlıklı bir şekilde gerçekleşebilmesi için eğitimin her noktasında yeniden bir imar ve inşaya gitmemiz gerektiğini biliyoruz.

Eğitimde Yabancı Dil Meselesi

Dil konusunda yapılan ısrarlar yabancı dili eğitimimizin her kademesine yayma şeklinde karşımıza çıkmaktadır. İhtiyaç dâhilinde olan bölümlerde ve belli bir sınıf düzeyinden sonra pek tabi yabancı dil öğrenimi de gerekmektedir. Ancak şu an okul öncesi eğitimde dahi yabancı dili görmekteyiz. Ebeveynler ve yeni nesil öğretmenler bu durumdan çok memnun gibi duruyor. Çünkü yabancı dilin nesillerimiz üzerindeki tesirinin ne olabileceğinin henüz farkında değiller.

Daha kendi ana dilini yeni yeni konuşmaya başlayan çocuklara öğretilmeye çalışılan yabancı dil ile her şeyden önce çocuklarımızın anlam dünyaları büyük bir kaosa sürüklenmektedir. Öğrendiği yabancı dilin kültürel özelliklerinden etkilenmesi ve o millete karşı aşırı derecede sevgi beslemesi tehlikeli bir sürecin başlangıcıdır. Birkaç yıl öncesinde yalnızca İngilizceden şikayetlenirken şimdilerde bu dillerin arasına Almanca, İspanyolca, Fransızca ve daha nicesi girmiştir. Biz bu dillerin ihtiyaç unsuru olmadan ve çok küçük yaşlarda ( okul öncesi ve ilköğretim dönemi gibi…) çocuklarımıza öğretilmeye çalışmasına karşıyız. Nesillerimize, ilerleyen eğitim hayatlarında alanlarına ve ihtiyaçlarına göre dil eğitimi verilmesi gerektiğini savunuyoruz.
Eğitimde Din Öğretimi Meselesi

Türkiye’de Milli Eğitim Temel Kanunu’na göre din kültürü ve ahlak öğretimi ilköğretim okulları ile lise ve dengi okullarda okutulan zorunlu dersler arasında yer almaktadır. Ancak maalesef ki günümüzde din kültürü ve ahlak öğretimi dersi niteliksiz, zayıf ve eksik bir müfredat şeklinde tasarlanmıştır. Bu ders kapsamında çocuklarımıza ağırlıklı olarak cennet-cehennem tasvirleri anlatılmaktadır. Yaşanılan bu örnekler oldukça can sıkıcıdır. Bizce din öğretiminin temeli Allah sevgisi, tanrı- âlem- insan tasavvuru ve güzel ahlak temeline oturtulmalıdır. Çocuklarımıza Türk Müslümanlığı anlatılmalı ve din adı altında Arap kültürünün aktarımı yapılmamalıdır.

Prof. Dr. Necmettin Hacıeminoğlu’nun da dediği gibi Türklük gurur ve şuuru ile İslam ahlak ve faziletini bir gönülde birleştirmek bizim şiarımız ve hedefimizdir. Bu sebeple de eğitimde din öğretimi meselesi eğitim başlığı altında ele aldığımız diğer konulardan asla daha az önemde değildir.
Din meselesinde değinmek istediğimiz bir başka mevzu ise okul öncesi dönemde din eğitimidir. Yakın zamanda gündemde tartışılan bu konuda tam anlamıyla rayına oturtabilmiş değildir. Erken çocukluk döneminde din eğitimi ya da bir yaratıcının var olduğunun izahı yapılabilir ancak bunun nasıl ve hangi metotlarla uygulanacağı konusunda azami gayret gösterilmelidir. Çocuklarımıza bu yaşta din eğitimi verme iddiasına girersek bu ancak güzel ahlak çerçevesinde ilerlemelidir. Soyut işlemler döneminde olmayan bir çocuğa daha fazlasını verme çabası farklı olumsuzlukları beraberinde getirebilir.

Sistem İçerisindeki Bazı Değişimler

Sistem içerisinde sürekli değişen sınav uygulamalarını başlıca kusurlardan biri olarak söylememiz mümkündür. Bu konuda en haklı sözler Hacıeminoğlu’na ait. ‘Yarım asır içinde iktidarlar, hükümetler, bakanlar değişmiş fakat eğitim sistemindeki bozukluk giderilememiştir. Milli Eğitim’de ‘reform’ yapmaya kalkışarak aksi kusurlara yenilerini ilave etmiştir.’ Yapılmaya çalışılan her iyileştirme hamlesi Hacıeminoğlu’nun da dediği gibi daha da kötü sonuçlar vermiştir. Yapılan iyileştirme hamlelerinin de neticeye bakıldığında içinin boş olduğunu söylemek durumundayız. Bu çalışmaları incelediğimizde yalnızca adı değişen ama içeriği aynı kalan sistemler görüyoruz.
İstikrarsızlık ve liyakatsizlik ise bir diğer kusur olarak karşımıza çıkmaktadır. 2002 yılından beri Türkiye’deki siyasi iktidarın hiç değişmemesine rağmen Milli Eğitim Bakanı 8 kez değişmiş, her yeni Bakan’la birlikte de yeni bir sistem değişikliği ve dolayısıyla yeni bir başarısızlık hayatımıza girmiştir. Üstelik ara ara bakanlarımız arasında eğitmenler ve akademisyenler olsa da bu zaman içerisinde çok farklı meslek gruplarından isimlere eğitim sistemimiz emanet edilmiştir.

Sonuç
Biz bu yazımızda eğitim ile ilgili önemli gördüğümüz birkaç hususa yer vermeye çalıştık. Ancak eğitim meselemiz bunlarla sınırlı değildir. Eğitimin hedeflerinin ve prensiplerinin belirlenmesi, eğitim kurumları, eğitimde özelleştirme, öğretmen yetiştirme vb. meselelerimizde vardır. Bu konular hakkındaki görüşlerimizi başka çalışmalarımızda beyan etmeye gayret göstereceğiz. Ancak şu anki yazımızın konusu bu meselelerden ayrı tutulmuştur.
Bugünkü eğitim sistemimiz, aksaklıklar sebebiyle şahsiyet ve milli şuur sahibi fertler yetiştirememektedir.

Dileriz ki bu çarpık düzen artık bir son bulur ve adına yaraşır bir Milli Eğitim Sistemimiz olur. Böylece en değerli sermayemiz olan nesillerimizin, gençliğimizin içindeki cevheri ortaya koyabiliriz. Sözlerime Hacıeminoğlu’nun kıymetli ifadesi ile son vermek istiyorum.
‘En verimli yatırım insanı yetiştirmek için yapılan eğitim yatırımıdır.’

KAYNAKÇA
Milli Eğitim Bakanlığı Temel Eğitim Genel Müdürlüğü, Okul Öncesi Eğitimi Programı,(2013)
Milli Eğitim Temel Kanunu
Yeniçağ, ‘Atatürk ders kitaplarından çıkarıldı, yerine bunu koydular!’(04.09.2017). https://www.yenicaggazetesi.com.tr/-171899h.htm
Taşer, D. (1964), ‘Biz Kimiz’. Devlet. (1): 13-14.
Hacıeminoğlu, N., ‘Milli Eğitim Meselemiz’. https://www.tarihistan.org/milli-egitim-meselemiz-necmettin-hacieminoglu/15799/
Hacıeminoğlu, N., Milliyetçi Eğitim Sistemi (İstanbul: Töre- Devlet Yayınları, 1972)

Paylaş:

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir