Analiz,  Genel,  İran,  Melisa Kekik'in Yazıları,  Orta Doğu

İRAN’IN NÜKLEER POTANSİYELİNE BAKIŞ

1. İRAN SİYASETİNE BAKIŞ
Bir devrim sonucunda kurulmuş olan İran İslam Cumhuriyeti siyasal yapı olarak demokrasi ve teokrasi karışımı bir devlettir. Humeyni Paris’te sürgündeyken yeni bir anayasa taslağı hazırlanması için çalışmalara başlamıştır. İlk anayasa taslağı Geçici Hükümet tarafından oluşturulmuştur. Ancak Geçici Hükümet anayasanın incelenmesi ve denetlenmesi için Kurucu Meclisi öngörmektedir. Kurucu Konsey 5 din adamı ve 6 hukukçudan oluşmaktadır. İslami kesim tarafından bu öneriler kabul edilmeyince anayasa konusunu tartışmak amacıyla Humeyni tarafından oluşturulan İslami Devrim Şurası ve Cumhur-i İslam Partisi Tahran Üniversitesi’nde verilen bir konferansta ilk kez Humeyni’nin Velayet-i Fakih teorisini öne sürerek anayasanın bu teoriye göre hazırlanmasını öngörmüştür. İslami Devrim Şurası’nın üye sayısı 22 olmakla beraber tüm meşruiyetini Humeyni’den almaktadır. Humeyni bir an önce anayasa taslağı hazırlanmasını, bunun tartışılması için kamuoyuna ilan edilmesini öngörmüştür. Bu bağlamda Geçici Hükümetin görevlerini de açıklamıştır. Öncelikle halk oylaması yapılmasını, Pehlevi rejiminin İslam Cumhuriyetince değiştirilmesini, yeni anayasayı hazırlayacak olan Kurucu Meclisin halk tarafından seçilmesini ve yeni anayasaya göre milletvekili seçimlerinin gerçekleştirilmesini istemiştir. Kurucu Meclis seçimleri İslami Devrim Şurası tarafından gerçekleştirilecektir. Humeyni’nin halktan Kurucu Meclis seçimlerinde istediği husus ise İslam’ı bilen ve İslam’a bağlı vatansever kişilerin oy kullanmasıdır.
Tüm bunlar göz önüne alınarak hazırlanan yeni anayasa halk oylamasına sunulmuş ve Aralık 1979’da onaylanmıştır. İran’da 30-31 Mart 1979’da yapılan referandumla beraber İslam Cumhuriyeti adı %98,2’lik bir oranla verilmiştir. Anayasanın ilk maddesinde bu husus açıkça belirtilmiştir. 28 Temmuz 1989’da anayasada bazı değişiklikler yapılmıştır. 1989 Anayasası Rehber ve Cumhurbaşkanı olmak üzere iki başlıklı bir yürütme gücü ortaya koymuştur.
2 Aralık 1979’da gerçekleştirilen referandumla kabul edilen anayasa 14 bölüm ve 177 maddeden oluşmaktadır. Anayasa Velayet-i Fakih ve önderlik makamlarını esas almayı öngörmektedir. Önderlik makamı İran siyasal sisteminin en önemli makamıdır. Aynı zamanda sınırlı sayıda halk egemenliği de uygulanmaktadır. Anayasanın 12. ve 117. İran İslam Devleti’nin resmi dininin İslam olduğu ve mezhebinin Caferi olduğu maddeleri değiştirilememektedir. Anayasada Velayet-i Fakihlik (Rehber) makamına geniş yetkiler verilmiştir. Rehber yönetimin başında bulunmaktadır ilk vazifesi İslam’ın ve İran’ın çıkarlarını anayasa çerçevesinde korumaktır. Anayasanın 5. ve 107. maddeleri İran İslam Cumhuriyeti’nin liderliğini Rehbere vermiştir. Ayetullah Humeyni Velayet-i Fakih’in ilk lideri olmuştur. 3 Haziran 1989’da vefat etmesiyle beraber Uzmanlar Heyeti’nin seçimiyle 4 Haziran 1989’da Ayetullah Seyyid Ali Hameney İran İslam Cumhuriyeti’nin ikinci Velayet-i Fakih lideri olmuştur.
Anayasa yürütme görevini; Rehbere, Cumhurbaşkanına ve Başbakana vermektedir. Anayasanın 60. maddesi gereğince yürütme görevi kanunla doğrudan rehbere verilen konular dışında Cumhurbaşkanı ve Bakanlar tarafından yürütülmektedir. Anayasanın 113. maddesi gereğince ise Rehberden sonraki en yüksek makam Cumhurbaşkanıdır.
Anayasanın 57. maddesine göre ise yasama, yürütme, yargı erkleri İslam Cumhuriyeti’ne egemen olan erklerdir ve Velayet-i Fakih bünyesi altında görev yapmaktadır. Aynı madde içerisinde bu erklerin birbirinden bağımsız olduğu da belirtilmiştir.
Anayasanın 60. maddesine göre yürütme erkinin görevleri bu yasada doğrudan rehbere devredilen görevler dışında Cumhurbaşkanı ve Bakanlar Kurulunca yürütülmektedir.
Anayasanın 91. maddesi gereğince İslam ahlakı ve anayasanın, İslami Şura Meclisinin kararlarını belirlemek ve aykırılık gözetmemek amacıyla Anayasayı Koruma ve Kollama Konseyi adıyla bir konsey kurulacaktır.
Bu konsey şu şekilde belirlenen üyelerle kurulmaktadır:
1. Adil ve çağının gereğini ve güncel meselelerini bilen fakihlerden 6 kişi, aynı zamanda bu üyeleri rehber seçmektedir.
2. Çeşitli hukuk alanlarında uzman olan 6 kişi ve bunlar da yargı erki başkanı tarafınca İslami Şura Meclisine sunulan Müslüman hukukçular arasından ve meclis tarafından seçilmektedir.
3. Anayasanın 107. maddesine göre Evrensel İslam İnkılabının büyük lideri ve İslam Cumhuriyeti’nin kurucusu olan Rehber olarak tanınan ve belirlenen Humeyni’den sonra Rehberi belirlemek halkın seçtiği bilgelerin görevidir. Bu bilgeler 5. ve 109. maddeler gereğince belirtilen şartlara uygun olan tüm fakihlerin hakkında araştırma yapmakla yükümlüdür ve onlardan birinin siyasi ve sosyal meseleleri iyi bilen, halk tarafından benimsenen 109. maddede yer alan özelliklerden seçkin konumunda olduğu tanımına uyarsa onu rehber olarak seçip ilan edebilmektedirler. Rehber yasalar karşısında ülkenin diğer fertleriyle eşit konumdadır.
Anayasanın 110. maddesinde Velayet-i Fakih’in (Rehberin) yetki ve görevleri şu şekilde sıralanmıştır:
1. Düzenin maslahatını Koruma Konseyi ile İran İslam Cumhuriyeti’nin genel politikalarını belirlemek
2. Düzenin genel politikalarının uygun bir şekilde uygulanmasını gözetlemek
3. Referandum ilan etmek
4. Tüm Silahlı Kuvvetlerin Başkomutanlığı yetkisini bulundurmak
5. Savaş ve barış ilan etmek ve tüm güçlerin seferberlik yetkisi
6. Aşağıdaki görevlere atama yapmak, azletmek ve istifalarını kabul etmek

• Anayasanın kollama ve koruma konseyinin fakih üyeleri
• Yargı erkinin en yüksek yetkilisi
• İran İslam Cumhuriyeti’nin radyo ve televizyon başkanı
• Genelkurmay Başkanı
• Askeri ve güvenlik güçlerinin üst düzey komutanları
7. Koruma Konseyi üyelerini atamak ve azletmek
8. Yüksek Yargı Başkanını atamak ve azletmek
9. İran İslam Cumhuriyeti’nin Radyo ve Televizyon Kurumunun başkanını atamak ve azletmek
10. Genel Kurmay Başkanını atamak ve azletmek
11. İslami Devrim Muhafızlarını atamak ve azletmek
12. En üst kolluk kuvvetlerinin sorumlularını atamak ve azletmek
13. Üçlü erkin ilişkilerini düzenlemek ve sorunlarını gidermek
14. Normal şartlarda çözülmesi mümkün olmayan rejim sorunlarını Düzenin Menfaatini Belirleme Konseyi aracılığıyla çözmek
15. Halkın seçmesinden sonra Cumhurbaşkanını onaylamak
16. Cumhurbaşkanını ülkenin maslahatını gözeterek ve Yargıtay’ın Cumhurbaşkanının yasal görevinden saptığına dair kararı ile 89. madde gereği görevinden azletmek
17. Yargı erki gereğince mahkûmların İslami İlkeler çerçevesinde cezalarının affedilmesi veya hafifletilmesi
Aynı zamanda Rehber bazı görev ve yetkilerini başkalarına devredebilmektedir ve bazı yetkilerini yasama, yürütme ve yargı erkleri üzerinden kullanabilmektedir. Anayasanın 111. maddesi gereğince eğer rehber yasal görevini getiremeyecek durumdaysa ya da 5. ve 109. maddelerde belirtildiği gibi belirtilen şartlara uygun olmadığı ya da baştan bazı şartlara uymadığı gözlenirse görevinden alınmaktadır. Rehberin bu durumunu 108. maddeye göre bilgeler tespit etmektedir. Rehber vefat eder ya da görevden çekilir ve azledilirse bilgeler en kısa zamanda yeni Rehberi belirlemek ve ilan etmekle görevlendirilmiştir. Yeni Rehber belirleninceye dek Cumhurbaşkanı yargı erki başkanı ve düzeni belirleme kurumunun kararı ve fakihlerin çoğunluğu korunmak amacıyla bir başka konseyde onun yerini almaktadır. Eğer Rehber hastalık veya herhangi bir olaydan ötürü geçici olarak Rehberlik görevini yerine getiremeyecek durumdaysa bu süre içinde bu konsey onun görevini üstlenmektedir. Bu konsey 110. madde gereği düzenin maslahatını belirleme kurumu üyelerinin dörtte üçünün onayının ardından görevini yerine getirir.
Anayasanın 131. maddesi gereğince de Cumhurbaşkanının vefatı, azli, iki aydan fazla süren yokluğu ve hastalığı durumu söz konusu olduğunda Cumhurbaşkanının görev süresinin sona ermesine ilişkin yeni Cumhurbaşkanının bazı sebepler dolayısıyla seçilememe durumunda Cumhurbaşkanlığı birinci yardımcısı Rehberin onayıyla Cumhurbaşkanının görev ve sorumluluklarını üstlenebilmektedir. Cumhurbaşkanı birinci yardımcısının vefat etmesi ve başka sebeplerle görevlerini yerine getirememe durumunda rehber bir başkasını onun yerine atamaktadır.

2. İRAN NÜKLEER ANLAŞMASI NEDİR

İran Nükleer Anlaşması 24 kasım 2013 tarihinde Cenevre’de gerçekleştirilen İran ile BM Güvenlik Konseyi’nin 5 daimi üyesi ve Almanya arasında imzalanmıştır. Anlaşmanın temel amacı İran’ın nükleer potansiyelini mevcut durumdan daha ileriye taşımasını engellemek ve bu husus üzerine nihai bir anlaşma olmasını sağlamaktır. ABD ile kopuk diplomasisi göz önünde bulundurulduğunda İran ile imzalanan bu anlaşma oldukça yerinde bir karar olarak görülmüştür.
İran rejimi dışarıdan her ne kadar güçlü şekilde gözükse de, ülke içinde çok çeşitli yaşamsal sorunlarla karşı karşıyadır. Öncelikle toplumun demokratikleşme isteği ve baskısı söz konusudur. Bu demokratikleşme isteği etnik/milli kimlik haklarından başlayarak kişisel haklara kadar uzanmaktadır. Toplumun demokratikleşme talebi ve siyasi seçkinlerin iktidar mücadelesi rejimin iç bütünlüğü bozmuştur. Rejim içi çatışmalı ilişkiler başlamış, ülkenin çeşitli alanlardaki performansı zayıflamıştır. Ekonomi, yapısal nedenlerden dolayı krize girmiş ve rejimin bekası açısından tehlikeli hale gelmiştir. Nükleer krizde inisiyatif elden çıkmış ve gelişmeler İran’ın aleyhinde sonuçlanmıştır. İran’ın nükleer dosyası BM Güvenlik Konseyi’ne gitmiş ve Tahran aleyhinde ambargo dâhil çeşitli kararlar çıkmıştır. Suriye krizi İran’ın Türkiye ve Arap dünyasıyla ilişkisini de sorunlu hale getirmiş ve başta Suudiler olmak üzere Sünni Arap devletleri İran’ı birinci güvenlik tehdidi olarak görmeye başlamışlardır. Tahran, Arap Baharı’ndan zararlı çıkmıştır. Şii-Sünni mezhepsel çatışmanın tarafı ve mimarlarından biri gözükmüştür. Suriye krizi İran eksenli İsrail karşıtı cepheyi sarsmıştır. Bu durum ülkenin Orta Doğu siyasetinin geleceğini belirsizleştirmiştir. Bu nedenle İran, Beşar Esed devrilmeden önce Batıyla ilişkilerindeki sorunları çözmek ve en azından kontrol edilebilir noktada tutmak için yeni bir dış politika açılımına girmiştir.

3. İRAN NÜKLEER ANLAŞMASI NELERİ KAPSAMAKTADIR
ABD ve İran arasında yıllardır süren anlaşmazlığı sona erdirme potansiyeline sahip bu tarihi anlaşma, sadece İran’la ilişki kurma yoluyla elde edilmemiştir. Anlaşmanın sağlanmasında BM Güvenlik Konseyi’ndeki Amerika’ya rakip büyük güçlerin ve ortakların güçlü desteğinin de vurgulanması gerekmektedir. Tahran ile işbirliği Suriye, Irak, Yemen ve Lübnan’da sürmekte olan çalkantılarla baş edilebilmesi için uzun zamandır stratejik bir gereklilik haline gelmişti. Tahran rejimi ile yapıcı bir ilişki kurulmadan, Orta Doğu’daki başlıca sorunların hiçbiri tatmin edici biçimde çözülemez. Bu, Suriye’deki çıkmaza kalıcı çözüm bulmak için olduğu kadar daha geniş anlamda bölgedeki IŞİD tehdidinin bertaraf edilmesi için de geçerlidir. ABD aslında, İran’ı tutumunu yumuşatmaya zorlayarak, Orta Doğu coğrafyasındaki mevcut sorunlara ancak bölge halkları tarafından çözüm Tahran ile işbirliği Suriye, Irak, Yemen ve Lübnan’da sürmekte olan çalkantılarla baş edilebilmesi için uzun zamandır stratejik bir gereklilik haline gelmişti. Tahran rejimi ile yapıcı bir ilişki kurulmadan, Orta Doğu’daki başlıca sorunların hiçbiri tatmin edici biçimde çözülemez. Bu, Suriye’deki çıkmaza kalıcı çözüm bulmak için olduğu kadar daha geniş anlamda bölgedeki IŞİD tehdidinin bertaraf edilmesi için de geçerlidir. ABD aslında, İran’ı tutumunu yumuşatmaya zorlayarak, Orta Doğu coğrafyasındaki mevcut sorunlara ancak bölge halkları tarafından çözümler bulunabileceği hususunda Körfez ülkeleri ve başta İsrail olmak üzere bölgedeki geleneksel ortak ve müttefiklerine stratejik bir ikazda bulunmuştur. Bu çerçevede Washington’ın atabileceği en önemli adım bu ortak ve müttefiklerin çabalarına destek vererek bölgesel güç dengesini korumalarına yardımcı olmaktır.
Kısaca anlaşma maddelerine bakıldığında şu şekilde sıralamak mümkündür;
• Resmi adı ‘Ortak Geniş Eylem Planı’ (JCPOA) olan anlaşma, İran ile kısaca P5+1 olarak adlandırılan ve Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nin 5 daimi üyesi ABD, Fransa, İngiltere, Rusya ile Çin’in yanı sıra Almanya arasında imzalanmıştı. İmzacılar arasında Avrupa Birliği de bulunmaktadır.
• Anlaşma kapsamında İran, nükleer reaktör inşasının yanı sıra silah yapımında da kullanılan zenginleştirilmiş uranyum üretimini 15 yıl boyunca kısıtlamayı kabul etmiştir.
• Tahran yönetimi ayrıca 10 yıl boyunca uranyum zenginleştirmekte kullanılan santrifüjlerin sayısını da kısıtlamayı taahhüt etmektedir.

• Ülkedeki ağır hidrojenli su üretim tesisinin kontrol edilmesi konusunda uzlaşı sağlanmıştır.
Anlaşma BM Güvenlik Konseyi tarafından onaylanarak yürürlüğe girmiş, İran’ın taahhütleri yerine getirip getirmediğini denetleme görevini ise Uluslararası Atom Enerjisi Kurumu üstlenmiştir. ABD’nin 2003 yılında bölgeye yönelik askeri tehditleri, Avrupa Birliği’yle yürütülen görüşmelerin ve iç siyasi gelişmelerin etkileriyle birlikte, İran üzerinde de tesirli olmuştur. İran’ın bütün uranyum zenginleştirme ve dönüştürme faaliyetlerini askıya aldığını ilan etmesi, ABD öncülüğünde yapılan Irak işgalini müteakip Ekim 2003’te gerçekleşmiştir.

4. İRAN – ABD İLİŞKİLERİ VE NÜKLEER KRİZ

Genel olarak bakıldığında her iki ülke arasındaki uzlaşmazlığın yanı sıra ülkeler arasındaki denge politikası kapsamında İran ve ABD arasındaki güç ikilemi dikkat çekmektedir. 1979 devrimi sonrası İran – ABD ilişkileri halen bir normalleşme sürecine girememiştir ve özellikle ABD’nin Irak’ı işgali ve son nükleer kriz, iki ülke arasındaki gerginliği yeniden tırmandırmıştır. İki ülke arasındaki güvensizliğin arka planında İngiltere ve ABD’nin daha önce İran’ın iç politikasına yönelik müdahaleleri söz konusu olmuştur. Ülkeler arasındaki denge politikasını korumak amacıyla imzalanan anlaşma neticesinde kriz yaşanmasına engel olunmaya çalışılmıştır. Bunun yanında anlaşmadan çekilmenin bazı hükümleri bulunmaktadır. Bunlar şu şekilde sıralanmaktadır;

• “NPT’ye üye olan her ülke bu konuyla ilgili hususlarda ulusal çıkarlarının olağanüstü gelişmeler tarafından tehdit edilmesi halinde anlaşmadan çekilme hakkına sahiptir.

• Anlaşmadan çekilecek olan ülke bundan 3 ay önce anlaşmanın diğer tüm taraflarını ve BM Güvenlik Konseyi’ni bilgilendirmekle yükümlüdür.

• Bu bilgilendirme açıklamasında, anlaşmadan çekilmeye yol açan ve ilgili tarafın vazgeçilmez ulusal çıkarını tehdit eden olağanüstü şartlarla ilgili bilgiye yer verilmesi gerekmektedir.

Her iki ülkenin de anlaşma kapsamında belirli talepleri de bulunmaktadır. ABD öncelikle İran’ın nükleer faaliyetlerine son vermesini istemektedir. Uluslararası kapsamda İran’ın gözlem altında tutulmasını ve denetlenmesini istemiştir. İran’ın Güney Lübnan kesimindeki mezhepsel çatışmalara yönelik desteğini çekip aynı zamanda Irak’taki faaliyetlerine son vermesini, İsrail’in resmi olarak İran’ı tanımasını bunun yanında ABD kendisine yönelik tehditlerden İran’ın saf dışı kalmasını istemiştir. İran’ın taleplerine bakıldığında ise nükleer teknolojiye sahip olmak öncelikli talepleri arasında yer almaktadır. ABD tarafından resmen tanınmak ve ABD ile diplomatik ilişkiler kurulmasını istemektedir. Ülkenin iç ve dış tehditlerden korunup rejimin sağlamlaştırılması bunun yanında dış güçlerin ülke içindeki faaliyetlerine son vermesi öncelikli talepleri arasındadır. Temel hedefi ülke içinde ve Orta Doğu siyasetinde rol oynamaktır.
Sonuç olarak P5+1’in yanı sıra ABD ve İran merkezli anlaşma ile ülkeler arasında denge politikası kurulmaya çalışılsa da olası bir tehdit algısı, var olan potansiyeli açığa çıkarmaya yetmektedir. Var olan siyasi kriz zedelenmiş olan diplomasi üzerine yeni bir diplomasi çabasıyla çözümlenmeye çalışılmalıdır.
KAYNAKÇA
1979 İran Anayasası, Düzenleme: 1989
Güner Özkan, “ABD-İran Arasında Nükleer Güç ve Güvenlik Sorunu”, Finans,Politik ve Ekonomik Yorumlar, C: 44, S: 509, 2007
Hasan Onat, “İran Devrimi ve Şiilik” Ankara, 2013
İsmail Safa Üstün , “Günümüz İslam Devletlerinin Bazılarında Yönetim Biçimleri, İran” İstanbul 1998
Murat Bayar, “Kapsamlı Ortak Eylem Planı ve İran’ın Nükleer Programının Geleceği”, Uluslararası İlişkiler, C:13, S: 51
Nihat Ali Özcan, “ İran Sorununun Geleceği; Senaryolar, Bölgesel Etkiler ve Türkiye’ye Öneriler”, TEPAV, Ortadoğu Çalışmaları I
Tahareh Ahin, “İran İslam Devletinde Devlet Yapısı” Ankara 2010
Talha Köse, “İran Nükleer Programı ve Orta Doğu Siyaseti: Güç Dengeleri ve Diplomasinin İmkânlar”, SETA, S.21
Tarık Oğuzlu, “ İran Nükleer Anlaşması’nın Yeni Ortadoğu’ya Etkileri”, BİLGESAM Analiz, Sayı: 1243, 2015
https://www.bbc.com/turkce/haberler/2015/07/150714_bes_soruda_iran_nukleer
https://www.aa.com.tr/tr/analiz-haber/iranla-nukleer-anlasmanin-akibeti-ne-olacak/1140108#

https://tr.sputniknews.com/analiz/201508311017467664/
https://avim.org.tr/tr/Analiz/IRAN-NUKLEER-ANLASMASI-KRIZI-DONEMINDE-NSYOA-NIN-TURKIYE-ICIN-ANLAMI

İran ile P5+1 Ülkeleri Arasında İmzalanan Nükleer Anlaşma

Paylaş:

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir