Analiz,  Enerji,  Genel,  Melisa Kekik'in Yazıları

İNGİLTERE’NİN BREXİT SÜRECİ


Brexit
AB’nin sonu mu, Birleşik Krallık AB’yi tam anlamıyla yok mu etmek istiyor, Avrupa Birliği masasının en önemli ayağı kırıldı mı, atılacak adımlar birliği bir çıkmaz içine mi hapsedecek, Büyük Britanya bunu ne zamandır plânlıyordu, dünya buna hazır mı peki ya tırnaklarıyla kazıyarak bugünlerine ulaştığını varsayan Avrupa Birliği?

Kelime olarak bakıldığında çok büyük anlamlar ifade eden Avrupa; Birleşik Krallık için çok büyük bir etkiye sahiptir. Kendisini gerek kültürel, ekonomik, siyasi olarak gerek demokratik, bağımsız ve milliyetçi egemen bir tarih çerçevesinde ifade etmek açısından Avrupa Birleşik Krallık için önemli bir yere sahiptir. Aynı şekilde İngiltere de Ab için son derece mühimdir. Ancak bu ifadelere bu kadar etki eden bir yapıdan neden vazgeçilir bu da bir merak konusudur. İngiltere’nin, AB kuruluş sürecinde bütünleşme çerçevesinde en önemli rolü oynayan kişi Winston Churchill olmasına rağmen, AB kurucu altılar kapsamında yer almayı seçmemiş olması aslında bu durumun açık bir göstergesidir. Churchill “Birleşik Avrupa Devletleri” fikrini ortaya atarak, iki savaş arası tahribatın tekrar fitilinin ateşlenmemesi için bu temellerin atılmasına karar vermiştir. Ancak İngiltere’nin şüpheci yaklaşımında tutucu davranmıştır. Açıkçası İngiltere’nin kendisini AB’ye dâhil etmek istemesinin en önemli nedeni de Fransa-ABD yakınlaşmasının AB yapılanmasına zarar vereceği endişesi olmuştur. Bu çerçevede İngiltere ekonomik ortaklık kapsamında AB ile ilişki kurmaya karar vermiştir.

Birleşik Krallığın Avrupa topluluğuna dâhil olmasıyla birlikte İngiliz anayasal sisteminde radikal değişiklikler yaşanmış İngiliz Parlamentosu ulusal egemenliğini Avrupa Topluluğu’ndaki diğer üye devletlerle birlikte üst otoriteyle paylaşmaya başlamıştır. Bu İngiliz siyasi tarihi içinde en az 1688 Muhteşem Devrimi kadar önemli bir yere sahip bir durumdur. Belirtildiği gibi İngiltere’nin Ab üyeliğinde en önemli rolü oynayan etken ekonomik sebeplerdir. Dolayısıyla 1973 petrol krizinin yarattığı endişe neticesinde %67 oranında oyla İngiltere AB’de kalma kararı kılmıştır. Yine de bu durum İngiltere’nin Avrupa Şüpheciliği tavrından vazgeçmesinin temellerini atamamıştır. Margaret Thatcher’in iktidara gelmesiyle birlikte Birleşik Krallık siyasetine Avrupa karşıtlığı ile yeniden yükselen bir İngiliz milliyetçiği egemen olmaya başlamıştır. İngiltere’nin AB yapılanmasında karşı çıktığı diğer noktalardan biri de Avrupa Para Sistemi ve Tek Pazar politikaları olmuştur. Ortak Para politikası kapsamında birliğin atmaya çalıştığı adımlar İngiltere’nin ekonomik çıkarlarına ter düştüğü için kabul edilemez olmuştur.

Avrupa Şüpheciliğini bir nebze de olsa ortadan kaldırmak isteyen topluluk İngiltere’ye AB harcamalarındaki bütçe dengesizliği nezdinde %66’lık bir oran geri ödenmektedir. Bu durum dönemin siyasi görüşleri tarafından olumlu karşılanmış ve birlik içinde varlığını devam ettiren bir İngiltere olarak ekonomik ve politik haklarını savunmaya devam etmeye karar verilmiştir. Bu bağlamda dönemin muhafazakâr bir başka savunucuları ekonomik yatkınlığı elinden bırakmayarak birlikten uzaklaşma fikrinin temellerini ortadan kaldırmaya çalışmıştır.

AB bütünleşmesinin en önemli politikalarından olan ortak para birimi yani Euro’ya Birleşik Krallığın dâhil olmaması Blair’in AB’de reform gerçekleştirme ya da savunma politikası konusunda liderlik koltuğuna oturamayacağını göstermiş, Parasal Birliğe dâhil olmayan bir ülkenin Başbakanın bütünleşme aşamalarında ne kadar faydalı olabileceği tartışma konusu olmuştur.

Avrupa Birliğinin temellerini oluşturan ortak dış ve güvenlik politikası kavramları nezdinde, dış politikada, insani müdahalelerde, dış yardımlar ve güvenlik konularında ortak hareket etmek temel odak noktasıdır. Ancak bu durum neticesinde İngiltere’nin AB ile süregelen geçmişi de göz önünde bulundurulmalıdır. Bu durum İngiltere ve Fransa’nın BM güvenlik konseyi üyeleri olmaları açısından da sahip oldukları nükleer ve askeri güç kapasitelerini, AB içinde güvenlik ve savunma mekanizması bağlamında farklı bir konuma koymaktadır. Dönemin var olan siyasi, askeri, ekonomik çerçevede önemli etkiye sahip olan krizleri İngiltere’nin AB savunma-güvenlik mekanizmasını tekrar gözden geçirmesine sebep olmuştur. Bu durumun odak noktası ise 11 Eylül saldırıları olmuş, İngiltere şüpheci yaklaşımın yanı sıra ortak para birimine yönelik tutucu bir tavır sergilemeye karar vermiştir.

Dış politika ve güvenlik politikaları bağlamında Brexit’ianlamak aslında konunun küresel siyaset kısmı açısından çok önemlidir. Tabi konu küresel siyaset olunca da İngiltere-AB-ABD ilişkileri Brexit açısından anahtar değerde olmaktadır. Ünlü Stratejist, Stratfor’un kurucusu ve önceki başkanı George Friedman İngiltere-AB-ABD ilişkileriyle ilgili olarak çok değerli tespitleri “Avrupa Krizi; Yaklaşan Avrupa Krizi ve Olası Savaşların Patlama Noktaları” adlı kitabında şu şekilde yapmaktadır. Birleşik Krallık’ın Brexit kararı neticesinde başta Birleşik Krallık ve AB olmak üzere tüm dünyanın cevabını aradığı yeni sorular ortaya çıkmıştır. Bu soruların en başında cevabı aranılan soru ise “Halk 23 Haziran’da gerçekleştirilen referandumda niçin % 52 oranında ayrılma yönünde oy kullandı?” sorusudur. Aslında sorunun cevabı İngiltere’nin AB’ye ne kadar katıldığıyla doğru orantılıdır.

İngiltere’nin Brexit sürecinin temelleri 2008 Ekonomik Krizinin getirdiği sonuçlar neticesinde atılmıştır. Bu durumda çoğunlukla kırsal kesimde yaşayan seçmen ayrılma yönünde oy kullanma kararı almıştır. İngiltere ve AB arasındaki ipler 2016 yılında daha da gerilmiş, 2010 yılından itibaren geçen süreye dek referandum, İngiltere’nin dünyada AB’den ayrılacak ilk ülke olması açısından büyük yankı uyandırmıştır.

Brexit’in İngiltere olmadan devam edecek olan bir AB’nin iç organlarından birini kaybetmesinin yanı sıra bu durum İngiltere için de kararsızlıklar aşaması olmuştur. Daha öce yaşanmamış bir süreç olması açısından referandum sonrası İngiltere uluslararası siyasi geleceğinin belirsizliklerini taşımaktadır. Neticede bu belirsizlikler içerisinde halkın %52 oranında oy kullanarak ayrılma kararını resmileştirmesi ile ters orantılı olmuştur. Bu durumda dönemin siyasisi DavidCameron toplumun gözündeki yerini korumak açısından referandum kararı çerçevesinde attığı adımları haklı görse de iktidarını korumak açısından aldığı bu karar Büyük Britanya tarafından sorgulanmasına sebep olmuş Cameron 2016’da istifa kararı almıştır. Ancak tüm bunlar göz önünde bulundurulsa bile artan göçmen sayısı, ülke içinde yaşanan ekonomik gerilmeler, kendi iç politikasını düşünen bir İngiltere’den çok AB nezdinde hareket eden bir ülke olmak İngiltere’yi yeterince zor durumda bırakmaktadır. Bunların yanında AB’nin şımarık çocuğu Yunanistan’ın süregelen ve tükenmeyen ekonomik krizleri İngiltere’nin sabrının doruk noktası olmuştur. Bu durumda finansal süreçlerdeki karar alma mekanizmalarında yeterince temsil edilmemesinin adil olmayan dezavantajların yaşanmasına neden olduğu “Ayrılma” yanlıları tarafından sıkça dile getirilmiştir. Kuşkusuz referandum süresince ekonomik tartışmalarda galip gelen çoğunlukla “Ayrılık” kampanyası olmuştur. Neticede Birleşik Krallık tam olarak dâhil olmadığı birlikten ayrılma kararı alan bir referandum gerçekleştirmiştir.

Birlikten ayrılma durumu Lizbon Antlaşması’yla olası hale gelmiştir. Lizbon Antlaşmasının 50. Maddesine göre; her üye devlet, kendi anayasal kurallarına uygun olarak Birlik’tençekilmeye karar verebilir. Çekilme kararı alan üye devlet, niyetini Avrupa Birliği Zirvesi’ne bildirir. Birlik, söz konusu devletle, Avrupa Birliği Zirvesi tarafından belirlenen yönlendirici ilkeler ışığında, bu devletin Birlik ile gelecekteki ilişkisinin çerçevesini dikkate alarak, çekilmeye ilişkin kuralları belirleyen bir anlaşmayı müzakere eder ve akdeder. Bu anlaşma, Avrupa Birliği’nin İşleyişi Hakkında Antlaşman 218. maddesinin 3. paragrafına uygun olarak müzakere edilir. Anlaşma, Birlik adına, Avrupa Parlamentosu’nun muvafakatini aldıktan sonra, nitelikli çoğunlukla hareket eden Konsey tarafından akdedilir. Ancak bu durum İngiltere’nin düşündüğü gibi kolay bir şekilde son bulmayacak AB yapılanmayı korumak açısından İngiltere’nin yolundan gerekirse köprülerini sökecektir. Dönemin başbakanı Therasa May ile birlikte 19 Haziran 2017’de müzakerelerin önü açılmıştır. AB Konsey Başkanı çerçevesinde Lizbon Antlaşması’nın 50. Maddesi gereği müzakere öncelikleri şu maddelerce sıralanmıştır;

1- Birleşik Krallıkta yaşayan AB vatandaşlarının haklarının tam olarak korunması ve ayrımcılığa maruz kalmamalarıdır

2- Brexit’in ardından AB kanunlarının Birleşik Krallıkta uygulanmayacağından dolayı AB’li işletmeler için yasal boşlukların oluşmamalıdır

3- AB tarafı Birleşik Krallığın Birliğe olan tüm taahhütlerini yerine getirdiğinden emin olmalıdır

4- Kuzey İrlanda ve İrlanda arasındaki muhtemel sorunlara esnek ve yaratıcı çözümler aranmalıdır.

27 Üye devlet Birlikten ayrılmanın bir faturası olacağını düşünmektedir. Bu nedenle Avrupa’nın önümüzdeki iki yılı çok karmaşık ve zorlu olacaktır. Brexit müzakerelerinin AB tarafında 27 üye ülke, Avrupa Birliği kurumları ve Avrupa Adalet Divanı ile birlikte Norveç ve İsviçre gibi AB üyesi olmayıp AB’nin birçok politikasında yer alan ülkeler yer almaktadır. Tüm bunlar dikkate alındığında Brexitmüzakereleri sonunda ortaya çıkacak anlaşmanın üye ülkelerin iç hukuk yollarına göre onaylanacak olması, sonucun üye ülkelerin çıkarlarına ya da seçim dönemlerindeki kamuoyu değişkenliklerinin etkisiyle veto ile karşılaşmayacağının garantisi yoktur. Diğer yandan Birleşik Krallık bu uygulamayla birlikte ekonomik olarak kendi iç kabuğunda yapılanmaya girişecek bu da AB dengelerini bir hayli değiştirecektir. AB üye ülkeleri için taraflar arasındaki ticari giderler dolayısıyla indirgenmeye çalışılmıştır. Bu durum ne yazık ki birlik çerçevesinde ticaret hacmini olumsuz yönde etkilemiştir. Ancak Birleşik Krallık kendi iç hacmini korumaya çalışırken de AB’nin oluşturacağı bütünleştirici Pazar politikalarından faydalanamayacak olması olumsuz etki oluşturacak mı ayrı bir merak konusudur.  Diğer yandan İngiltere’nin kendini kalkındırmaya çalışmasının yanında dünyanın önde gelen süper güç mekanizmalarına kendini ulaştırma çabası da gözden kaçırılmamalıdır. Bunun yanında AB ekonomik Pazar dengeleri de değiştiğinden gereken düzenlemeler tekrardan yapılacak yeni bir ortak Pazar politikası oluşturulacaktır. Brexit Birleşik Krallık tarafından AB yapılanmasından ayrı, özgür ve bireysel hareket edeceği anlamına gelse de olabilecek bir kriz nezdinde de tek başına kalacağı artık gözler önüne serilmiştir. Bu durumda her türlü kışkırtıcı güç ve kuvvet mekanizmasına karşı yalnız politikası çerçevesinde hareket etmek zorunda kalacağı da bir gerçektir.

Sonuç olarak Birleşik Krallık ile Avrupa’nın ilişkisi tarihin tüm dönemlerinde içinde kimi sorunları barındırmış ve birleşik ya da bütünleşik bir hal almakta zorlanmıştır. Birleşik Krallık modern uluslararası ilişkiler sistematiği içerisinde de Avrupa Birliği’nin üyesi olmakla birlikte kıtanın bir parçası olamama alışkanlığını sürdürmüştür. Birleşik Krallığın AB üyeliğinden anladığı ve bu doğrultuda kurguladığı ilişki; ortak çıkarlar doğrultusunda pratik ekonomik ortaklıktır. Brexit’iortaya çıkaran güncel siyasi sorunlar olmakla beraber bu sorunlara karşı oluşturulacak politikaların kararını tek başına almak isteyen bir İngiltere karşımıza çıkmaktadır. AB açısından zor olan bu süreç küresel anlamda güçlü bir üyesini hem politik hem ekonomik açıdan kaybetmesiyle neticelenmiştir. Bu durum tam anlamıyla Avrupa için bir dönüm noktası olmuş ve 27 üye ülke içinde tekrar edebilecek bir sorunsal AB için baş göstermiştir. Dolayısıyla Brexit tam anlamıyla her iki taraf için ne şekilde sonuçlanmış kestirilememektedir. Bununla beraber her iki tarafı da finans, ticaret, ekonomi anlamında oldukça zor bir süreç beklemektedir.

KAYNAKÇA

AYAZ Erhan, “Brexit Avrupa Birliğinin Sonu mu?”, Yakın Doğu Enstitüsü, 2017

SAYGIN Didem ve ULTAN Özlem Mehlika, “Ekonomi ve Siyaset Bağlamında İngiltere-Avrupa Birliği İlişkileri: Tarihsel Bir Analiz”, Güvenlik Stratejiler Dergisi, Sayı 23, 2016

FRIEDMAN George, “Avrupa Krizi; Yaklaşan Avrupa Krizi ve Olası Savaş’ın Patlama Noktaları”, çec. İrem Sağlamer, İstanbul, Pegasus, 2015

Avrupa Birliği Antlaşması ve Avrupa Birliği’nin İşleyişi Hakkında Antlaşma, Türkiye Cumhuriyeti Avrupa Birliği Bakanlığı Resmi İnternet Sayfası, http://www.ab.gov.tr/files/pub/antlasmalar.pdf (Erişim Tarihi: 02.04.2020)

“AB Brexit Müzakerelerinde Önceliklerini Açıkladı” , NTV, 31. Mart 2017, http://www.ntv.com.tr/dunya/ab-brexit-muzakerelerinde-onceliklerini-acikladi, (Erişim tarihi, 2 Nisan 2020)  

OLIVER Tim, “Fifty Shades of Brexit: Britain’s EU Referandum and It’s Implications for Europe and Britain”,(İngiltere’nin 50 Tonu: İngiltere’nin AB Referandumu ve Avrupa ve İngiltere İçin Çıkarımları) The InternationalSpectator, Cilt 52, No 1, 2017

ARAS İlhan, GÜNAR Altuğ, “ Birleşik Krallığın Avrupa Birliği’nden Ayrılma Referandumu: Brexit Süreci ve Sonuçları”, Marmara Üniversitesi Siyasal Bilimler Dergisi, Cilt 6, Sayı 2, Eylül 2018

KUTLAY Mustada, “ Brexit Sonrası İngiltere ve AB Bütünleşmesinin Geleceği”, Liberal Persfpektif Analiz, Sayı:4, 2017

KILCI N. Esra, “BREXİT; BİRLEŞİK KRALLIK VE EURO-BÖLGESİ AÇISINDAN SONUÇLARININ DEĞERLENDİRİLMESİ”,SAKARYA İKTİSAT DERGİSİCilt: 7,

Sayı: 1, 2018

Paylaş:

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir