ABD,  Analiz,  Avrupa Birliği,  Emine Yıldırım'ın Yazıları,  Genel

Covid-19 Salgınının Avrupa Birliğine Etkileri

Çin’in Wuhan kentinden dünyaya yayılarak küresel çapta bir pandemiye sebep olan ve dünya genelinde 2 milyona yakın kişiyi etkileyerek yaklaşık 127 bin kişinin ölümüne yol açan koronavirüs salgını, Avrupa’da da çok ciddi bir hızla yayılmıştır. Nitekim, Dünya Sağlık Örgütü salgının yeni merkez üssünün Avrupa olduğunu duyurmuştur. İtalya başta olmak üzere Fransa ve Almanya gibi birçok Avrupa ülkesi salgından son derece kötü etkilenmiştir. İtalya’da vaka satışı 160 bini bulurken, salgın sebebiyle yaşamını yitirenlerin sayısı 20 bini geçmiş durumda. Diğer Avrupa ülkelerinde de virüsten etkilenenlerin sayısı gün geçtikçe katlanarak artmaktadır. Almanya Başbakanı Angela Merkel durumun ciddiyetini vurgulamak adına Covid-19 olarak adlandırılan bu salgının İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra bölgede karşılaşılan en büyük problem olduğunu ifade etmiş ve bu problemin çözümüne yönelik kolektif bir yaklaşımın gerekliliğini vurgulamıştır.

Avrupa Birliği (AB), İkinci Dünya Savaşı’nın ardından bölgedeki devletler arasında ekonomik ilişkilerin geliştirilmesi amacıyla kurulmuş olsa da zaman içinde siyasi bir örgütlenmeye dönüşerek üye ülkelerin dış politika ve güvenlik gibi konularda ortak kararlar alabildiği bir yapılanma haline gelmiştir. Bunun yanı sıra, bölgede AB’nin varlığının en net hissedildiği husus, üye ülkeler arasında sınır kontrolünün olmaması, diğer bir ifadeyle AB vatandaşlarının ve ticari malların Schengen bölgesinde dolaşım serbestisinin olmasıdır. Yani, AB üyesi olan ve Schengen bölgesine dahil olan ülkeler arasında seyahat ve ticaret serbestisi bulunmaktadır. Netice olarak, bu ülkelerin ulusal sınırları pratikte neredeyse görünmez hale gelmiştir.

Covid-19 salgını ile birlikte, AB üyesi ülkelerin gösterdiği ilk reflekslerden biri ulusal sınırların kapatılması olmuştur. Çek Cumhuriyeti, Danimarka, Macaristan, Letonya, Litvanya, Polonya, Slovakya ve İspanya gibi bazı AB üye ülkeleri kendi vatandaşları hariç tüm yabancılara sınırları kapatma kararı vermiştir. Buna ek olarak, Almanya; Avusturya, Danimarka, Fransa ve Lüksemburg ile sınırlarını kapatırken, Slovenya da İtalya sınırını kapatmıştır. Euobserver’ın haberine göre, 18 Mart günü Almanya-Polonya sınırında yüzlerce Estonya, Litvanya ve Letonya vatandaşının ülkelerine geçebilmek için bekledikleri ifade edilmiştir. Polonya’nın sınırlarını kendi vatandaşı olmayanlara kapatması üzerine yaşanan bu hadiseler sonucu, Baltık ülkelerinin vatandaşlarını ülkelerine geri alabilmek amacıyla Almanya’ya feribotlar gönderdikleri açıklanmıştır.

AB Komisyonu Sözcüsü Eric Mamer, üye ülkelerden ‘dayanışma ve iş birliği’ ruhuyla hareket etmelerini beklediklerini ifade ederken, üye ülkelerde mahsur kalan ve kendi ülkelerine gitmek isteyen vatandaşlar ile sağlık tesislerine ve hastalara tıbbi ekipman ve malzemelerin teslim edilmesini sağlamanın gerekliliğinin altını çizmiştir. AB Komisyonu Başkanı Ursula von der Leyen ise, üye ülkelerin tıbbi ekipman üretimini hızlandırması ve bu malları AB sınırları içerisinde paylaşmaları gerektiğini, bu durumun sağlık çalışanlarını koruma ve virüsün yayılmasını yavaşlatma noktasında önemli olduğunu vurgulamıştır.

Bulgaristan Savunma Bakanı Krasimir Donchev Karakachanov, Covid-19 salgını sürecinde Türkiye’nin yardımları için teşekkür ederken, AB’nin kendilerine ‘tek bir maske’ dahi göndermediklerini ifade etmiştir. Çin’den ve Türkiye’den yardım aldıklarını belirten Karakachanov, Avrupa vatandaşlarının yararına çalışan tek kurumun Avrupa bürokrasisi değil, ulus-devlet olduğunu vurgulamıştır. Bulgaristan’ın Covid-19 salgını kapsamında Türkiye’den 50.000 maske, 100.000 koruyucu giysi ve 100.000 güvenlik gözlüğü satın aldığı, buna ilaveten Vietnam ve Hindistan gibi ülkelerden de yardım aldığı belirtilmektedir. AB’nin birliğin sınırları dışına tıbbi malzemelerin ihraç edilmesini yasaklamasının ardından Sırbistan Cumhurbaşkanı Aleksandar Vučić ise yaptığı konuşmada ‘Avrupa dayanışmasının yalnızca kağıt üzerindeki bir masaldan ibaret’ olduğunu ifade ederken, Covid-19 salgınına karşı Çin’den gelecek her türlü yardıma ihtiyaç duyduklarını belirtmiştir.

Bu süreçte, Çin’den Çek Cumhuriyeti’ne 5 milyon maske, 2 milyon solunum cihazı, 120.000 koruyucu giysi, 80.000 koruyucu gözlük ve on binlerce koronavirüs test kiti yardım yapılmıştır. Vaka sayısı arttıkça bu tür ihtiyaçlar da hızla artmaktadır. Bu malzemeleri taşıyan uçak ise Prague Morning adlı haber sitesinde ‘Plane of Hope’, yani ‘Umut Uçağı’ olarak adlandırılmıştır. Reuters’ın haberine göre ise, dünya çapında lüks markaları ile tanınan Fransız LVMH grubu Çin’den 40 milyon maske talep etmiştir. Bununla beraber, Çin’den AB’ye gönderilen tıbbi malzeme desteğinin salgından en şiddetli biçimde etkilenen üye ülke İtalya’ya aktarıldığı ifade edilmektedir. Ayrıca, Rusya Savunma Bakanlığı Rus ordusu vasıtasıyla İtalya’daki salgına yönelik sağlık görevlileri, dezenfeksiyon aracı ve tıbbi ekipman bağlamında yardımda bulunacağına dair açıklamalarda bulunmuştur.

  1. Polonya’nın Maliye Bakanı Tadeusz Koscinski, AB’nin Covid-19 salgınına yönelik aldığı ekonomik önlemlerin yetersizliğini ‘göz boyama’ ifadesini kullanarak eleştirmiştir. Sınırların kapanması ile birlikte ekonomisi diğer AB ülkelerine göre daha kırılgan olan Polonya başta olmak üzere, Covid-19 salgınının birlik ülkeleri üzerindeki ekonomik etkileri de kaçınılmazdır. Avrupa Merkez Bankası, piyasaları sakinleştirmek ve Covid-19 salgınının etkileriyle mücadele eden Euro bölgesi ekonomilerini korumak için 750 milyar euro tutarında ek acil tahvil alım programı başlattığını duyurmuş olsa da, Polonya Maliye Bakanı Koscinski bunun yetersiz olduğunu ve işletmelerin işten çıkarmalarını engellemek için AB’nin fon sağlaması gerektiği ifade etmiştir.

Netice itibariyle, AB’nin Covid-19 salgını ile mücadelede üye ülkelerine destek verme hususunda kurumsal bir zafiyet içinde bulunduğu gözlemlenmektedir. Bir diğer ifadeyle, birliğin Avrupa dayanışması ruhuna uygun olarak Covid-19 salgınına yönelik kolektif bir cevap veremediği, üye ülkeleri birlik, beraberlik ve uluslararası dayanışma çizgisine çekemediği ortadadır. Bu doğrultuda, AB’nin kurumsal ve politik anlamda bir zayıflık yaşadığı, tehditlere cevap vermede ve kriz yönetiminde etkisiz kaldığı ifade edilebilir. Üye ülkelerin birbirleri ile olan sınırlarını kapatmaları ve salgınla mücadelede gerekli ekipmanın teminatı hususunda dışarıdan gelecek yardımlara duyulan bu şiddetli ihtiyaçları, AB ülkelerinin krize ne kadar hazırlıksız olduklarını ortaya koymaktadır.

AB, Covid-19 salgını ile birlikte ciddi bir darbe almış, güvenilirliği sarsılmıştır. Üye ülkelerin Covid-19 salgını bağlamındaki söylem ve eylemleri, AB’ye duyulan güvenin azalmasının kanıtı niteliğindedir. Bölgede öncelikle ulusal güvenliği sağlama reflekslerinin ortaya çıkması, AB’nin hem teoride hem de pratikte yetersiz bir örgüt olduğunun göstergesidir. AB’nin bölgesel entegrasyonunun ve dolayısıyla politik varlığının Covid-19 salgını ile birlikte daha da sorgulanabilir bir hale geldiği görülmektedir. Gerekli önlemlerin alınmaması durumunda Covid-19 salgınının politik neticeleri AB’nin bölgedeki varlığının zayıflamasına yol açabilir.

Paylaş:

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir