ABD,  Analiz,  Enerji,  Genel,  Yunus Haliloğlu’nun Yazıları

Bir Kuşak Bir Yol: “Çin”

GİRİŞ

Çin devlet başkanı, Şi Cinping’in 7 Eylül 2013’te Kazakistan’ın Nazarbayev Üniversitesi’nde yaptığı konuşmada, kadim ipek yolu ülkeleri arasında “İpek Yolu Ekonomi Kuşağı” oluşturulmasından bahsederek bu projeyi ilk kez gündeme getirmiştir. Aynı yıl içinde Endonezya parlamentosunda yaptığı konuşmada ise, Güneydoğu Asya Uluslar Birliği (ASEAN) ülkeleriyle iş birliğini güçlendirmek ve 21.Yüzyıl Deniz İpek Yolu’nu ortaklaşa inşa etmek için hazır olduklarını belirtmiştir. Başka bir ifadeyle, Çin’in bir kuşak bir yol projenin temelleri 1967 yılında kurulan ASEAN, 2001 yılında Şanghay İşbirliği Örgütü ve 2006 yılında BRICS gibi çok boyutlu örgütlerin yine Çin himayesinde kurulması, bu projenin geçmişten gelen köklü bir geleneğin ürünü olduğuna dair ipuçları vermektedir. Bu anlamda, Ağustos 2017 yılında proje kapsamında iş birliğini imzalayan ülke ve uluslararası kuruluşların sayısının 69’a ulaşması, bu projenin hayata geçirilmesine yönelik ciddi adımların yine Çin öncülüğünde atılmaya devam edilmesini sağlayan potansiyel gücü oluşturmuştur.

ÇİN’İN İPEK YOLU KUŞAĞI

Tarihi kadim geçmişin ekonomik, siyasi ve kültürel anlamda yeniden canlandırılmasına yönelik Çin’in himayesinde başlatılan İpek Yolu projesi, dünya GSMH’nın %42’sini, dünya nüfusunun %64’nü, karaların %40’nı ve  bilinen enerji kaynaklarının %75’ini kapsayarak devasa bir yatırım olmanın yanında, trilyon dolar değerindeki bir ekonomik can damarında yeniden faaliyete geçmesini sağlayacak uzun vadeli stratejik bir modeldir. Başka bir ifadeyle, “Kuşak” İpek Yolu Ekonomik Kuşağını, “Yol” ise 21. Yüzyıl Deniz İpek Yolu’nu ifade etmek ile birlikte, Çin tarafından Tarihi İpek Yoluna atıflar yapılarak, dünya toplumları hafızasındaki olumlu imaja yatırım yapmayı amaçlayan iç ve dış politikalarını uygulamaya devam etmesi, bu projeden yararlanacak olan devletlerin iştahını kabartmaya devam etmektedir.

Bu bağlamda, Kuşak-Yol Projesinin kapsamı incelediğinde; üye devletler arasında demir-kara ve dijital bağlantılar, köprüler, petrol ve doğal gaz boru hatları, lojistik üsler, enerji santralleri, hava alanları ve limanlar gibi büyük tesisler yer almakla birlikte, projenin Kara noktalarını oluşturan Çin – Hindiçini Yarımadası Ekonomik Koridoru, Çin – Pakistan Ekonomik Koridoru, Çin – Orta Asya – Batı Asya Ekonomik Koridoru, Bangladeş – Çin – Hindistan – Myanmar Ekonomik Koridoru, Çin – Moğolistan – Rusya Ekonomik Koridoru ve Yeni Avrasya Kara Köprüsü Ekonomik Koridoru gibi  stratejik öneme sahip konumlar ön plana çıkmaktadır. Bu anlamda, modern ipek yolu olarak da anılan bu girişimin Çin’den, Kazakistan ve Moğolistan’dan başlayarak Rusya ve İran üzerinden Avrupa’ya ulaşacak şekilde demir yolu bağlantılarının oluşturulması ve bölge ülkeleri ile ticareti artırıcı ve kolaylaştırıcı önlemlerin hayata geçirilmesi öngörülmektedir.

21. Yüzyıl Deniz İpek Yolu güzergahları incelendiğinde ise,  ilk olarak Çin ile Hindiçini Yarımadası ekonomik koridoru ile bağlantı kurmak üzere; Güney Çin Denizinden Batı’ya ve Hint Okyanusuna ulaşan rota ile Çin-Pakistan ve Çin- Bangladeş-Hindistan-Myanmar Ekonomik Koridoru bağlanmaktadır. Böylece, Çin-Hint Okyanusu- Afrika-Akdeniz Deniz Ekonomik Koridoru oluşturulmaktadır. İkinci olarak Güney Çin Denizinden güneye uzanıp, Pasifik okyanusu, Okyanusya ve Güney Pasifik Ekonomik Koridoru proje kapsamında bulunmaktadır. Dolayısıyla, bu rotalar ile Arap Yarımadası, İran Körfezi ve Kızıldeniz’ de Mısır, Somali ve Kenya ile birleşerek, Kızıldeniz ve Akdeniz’den Venedik’e ulaşılacak, ayrıca  Çin’in Malakka Boğazı’na alternatif oluşturarak, arz ve tedarik güvenliğinin de arttırılmasını sağlayacaktır. Bu anlamda, her iki koridora ek olarak ”Kutup İpek Yolu” ileAvrupa’ya Arktik Okyanusu ile bağlanma ve  hatta daha ileriki yıllarda projenin Güney Amerika kıtasına inmesi de planlanarak, tüm dünya üzerinde hegemonya kuracak bir boyuta doğru ulaştırılması Çin’in en önemli politik hedefini oluşturmaktadır.

ÇİN’İN İÇ VE DIŞ POLİTİKASI

Tek parti rejimi ve komünist yönetime sahip olan Çin’in, tarihinde sömürge politikalarının az  olması, bölge üzerindeki devletler ile  ekonomik, ticari ve siyasi ilişkilerini olumlu anlamda artırma fırsatını artıran temel unsur olmuştur. Özelikle, pasifik bölgesinde Sri Lanka, Laos, Kamboçya, Endonezya ve bölge dışı olarak Afrika ülkeleri ve gelişmemiş ülkelere kredi ve borç veren Çin, ödediği miktarların geri gelmemesi sonrası bu devletler üzerindeki etkinliğini sürekli olarak artırmaktadır. “Öyle ki, kredileri ödeyecek güce sahip olmayan ülkelere bile yüksek miktarda borç veren Çin, bu devletler üzerinde liman işletmeciliği, demir yolu ve inşaat sektöründe ayrıcalık kazanma ve iç politikada söz sahibi olma gibi çok boyutlu çıkar politikalarını dünya üzerinde yaklaşık 90 ülkeye uygulaması ve bu ülkelerin  Kuşak-Yol projesinin güzergahında olması dikkat çekmektedir.”

İnsan hakları, demokrasi ve özgürlükler karnesinin zayıf olduğu Çin; Doğu Türkistan, Tibet ve Hong Kong gibi özerk bölgelerde insani değerleri ihlal etmeye devam etmektedir. Başka bir ifadeyle, uluslararası toplumun Çin’in baskıcı ve otoriter politikalarına yönelik önleyici mekanizmalar geliştirmemesi, Çin’in daha çok cesaretlenmesine neden olmaktadır. Bu anlamda, bölgesel ve küresel düzeyde ekonomik etkinliğini artıran  Çin’in kırılgan özerk yönetimler üzerindeki sert adımları ,ilerleyen zamanlarda ortaya çıkabilecek sorunları tetiklemeye devam etmekle birlikte,  Çin özelinde Asya ve Pasifik bölgesindeki istikrarsız problemleri derinleştirerek bu tutumların Çin’in bölünme ihtimalinin kısmen de olsa gündeme getirebilecek odak noktalarını oluşturacak etkiye sahiptir.

Çin’in Wuhan şehrinden ortaya çıkıp, tüm dünyayı ekonomik, siyasi, askerî, psikolojik ve sosyolojik olarak etkileyen COVİD-19 küresel salgını, 21. Yüzyılın en önemli gelişmesi olmakla birlikte,  bu sorunun yine Çin’de ortaya çıkması dünya devletlerinin Çin’e olan bakış açılarının  olumsuz hâle gelmesini de kolaylaştırmıştır. “Özellikle, koronavirüs ile  mücadelede Çin’in gerekli uyarıları ve çözüm yöntemlerini hiçbir devlet ile paylaşmaması prestij kaybına ve karşılıklı güven anlayışının ciddi şekilde zedelenmesine yol açarak, bu sorunun uluslararası toplum tarafından ilerleyen zamanlarda Çin’in yükselen gücünü kesintiye uğratması açısından bir koz niteliği taşımaktadır.”

GELECEĞİN EKONOMİK GÜCÜ: ASYA

Dünya tarihinin ekonomik olarak en büyük ticaret anlaşması olan, “Bölgesel Kapsamlı Ekonomik Ortaklık” (RCEP), Çin himayesinde  Avustralya, Japonya, Yeni Zelanda ve Güney Kore gibi ülkelerin yanı sıra Endonezya, Malezya, Filipinler ve Tayland da dahil olmak üzere Güneydoğu Asya Ülkeleri Birliği (ASEAN) üyesi 10 ülke ve  toplamda 15 üyeli ekonomik işbirliği modeline dönüşmüştür. “Bu bağlamda, anlaşmaya taraf olanların toplam GSYİH tutarı 26.2 trilyon dolar, yani küresel GSYİH’nın yüzde 30’nu temsil etmesi  ve  2,2 milyar insanı doğrudan etkileyen bir bölgesel anlaşma olmasının yanında, ABD başkanlık seçimlerini kaybeden vepasif dış politika anlayışı benimseyen Trump yönetiminin ardından bu anlaşmanın hızlıca pratiğe uygulanması manidardır.”

Dünyanın süper gücü olan Amerika Birleşik Devletleri’nden yıllık olarak yaklaşık iki kat fazla ekonomik büyüme gerçekleştiren Çin ve bölgede sürekli olarak gelişen Japonya, Hindistan ve Endonezya gibi ülkeler öncülüğünde, ABD tekelinde olan Transatlantik temelli ekonomik gücün 2030 yılından sonra Çin’in himayesi altındaki Asya bölgesine tamamen geçiş yapacağı tahmin edilmektedir. Bu hedefler doğrultusunda, şimdiden Ekonomik ve siyasi etkinliğini artırmaya yönelik birçok trilyon dolar değerindeki projeleri hayata geçiren Çin, Asya’ya geçiş yapacak olan Ekonomik güç sonrası dünyanın yeni süper gücü olma yolundaki en avantajlı konuma sahip ülke olma özelliğini korumaktadır.

SONUÇ

2049 yılında kuruluşunun 100. Yılını kutlamaya hazırlanan Çin, bir kuşak bir yol projesini bu tarihe kadar tamamlamak için kararlı politikalar yürütmektedir. Bu anlamda, az gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelere kredi veren ve bu ülkelerin batıya doğru geçişini engelleyen Çin, Güney Çin Denizinde de yapay adalar oluşturarak 11 milyar petrol ve 100 trilyon metreküp doğalgaz rezervlerine hâkim olmak adına bu adaları rasyonel şekilde politika aracı haline getirmekle birlikte, bu gücü bölgede ABD ve Japonya’yı saf dışı bırakma stratejisine dönüştürme anlamında kısmen de olsa başarılı olmaktadır. “Bir kuşak bir yol projesi ile yaklaşık 4 milyar insanı ve 124 ülkeyi kara ve deniz yolu ile birbirine entegre edip yönetmeyi hedefleyen Çin’e karşı, ABD’nin yalnızca 56 ülkede etkin olması küresel güç çekişmelerinin boyutunu göstermesi ve ABD’nin zayıflamaya devam etmesini göstermesi açısından örnek teşkil etmektedir.” Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyinin sürekli üyesi olan Çin; Doğu Türkistan halkına  yaşattığı insanlık dışı muameleleri engellemeye yönelik Veto hakkını kullanmak ile birlikte,  Kuzey Kore ve Rusya’yı ABD ve Avrupa’ya karşı destekleyerek, ekonomik, askerî ve siyasi olarak sessizce büyümeye devam etmektedir. Bu minvalde, 1.4 milyar nüfusu ile dünyanın en kalabalık ülkesi olan Çin’in, Asya bölgesindeki liderlik konumunun, ekonomik olarak sürekli gelişmenin getirdiği zenginliklerin ve bir kuşak bir yol projesini hayata geçirilmesi ile birlikte küresel sisteme yön verme ve yönetme hedefleri ciddi şekilde artarak, etki kapasitesinin de sürekli olarak yenilenmesini sağlayan bu tipkaldıraç yenilikler Çin’i güçlendirmeye devam etmektedir.

KAYNAKÇA

1/ Yusuf Çınar, Örneklerle Dış Politika Analizi, Bursa,Dora yayınları, 2018, s-7-80

2/  Faruk Sönmezoğlu, Uluslararası İlişkiler Sözlüğü,İstanbul, Der yayınları,2017 s- 200-230

3/Paul R. Vıottı, Mark V.Kauppı, Uluslararası İlişkiler ve Dünya Siyaseti, Nobel Yayınları, 2017, s-10-100

4/World Trade Organisation ( erişim tarihi 5.12.20)

Paylaş:

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir